2
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1632
Okunma

Ben bir ressam olsaydım,
Aşkı öylesine renklendirirdim ki…
Akıldan geçemeyecek varlıkların içerisine
Sıkıştırırdım kalbi.
Örneğin; yırtıcı bir hayvanı çizebilirdim.
Kanlı dişlerinin arasında olurdu kalp.
Hırpalanmış haliyle
Ucube dişlerinin arasında sıkışık…
Öylesine acı çekerdi ki kalp
Buna rağmen kırmızı bir gülüşü olurdu çehresinde.
Öyle değimlidir zaten aşk…
Acı çekse de gülmek ister acıyla.
Belki de yeni bir tuval alırdım şövalyemin üzerine.
Bir deniz çizerdim, asi ve dalgalı…
Mavi darbelerim olurdu derince…
Fırçam şimdi de beyazın içerisinde dalgıç
Bembeyaz kanatlarıyla özgür
Martıları çizerdim mavinin bitiminde.
Çıldırmışçasına dans ettirirdim dalgaları unutturarak.
Gri vuruşlarım olurdu gökyüzünde
Ve gök gürlediğinde…
Martılarım tatlı bir müzik eşliğindeymiş gibi…
Dalgaların köpüğünü attırırdım.
Yaşadığımız aşklarda öyledir zaten.
Gereksiz gürültüleri aşkımıza malzeme yapmak gibi…
Şövalyemin tuvalini değiştirirken
Bir ormanı fırçalamayı hayal ederdim
Yeni tuval üzerine…
Yeşil… Yemyeşil akasyalarım olurdu.
Fırça darbelerim gökyüzüne kadar uzardı.
Öylesine görkemli olmalıydı ki
Fırça darbelerim…
Akasyalarım iki insanın aşkını yansıtabilecekti.
Yelin esintisiyle.
Çok yoğun olmalıydı fırça darbelerim
Aşk üzerinde.
Bütün kuşlarım mavi olurdu mesela.
Aşk maviler içinde özgürdü.
Kim söylemiş öyle aşkın rengi kırmızıdır diye.
Yıkılsın bütün tabular.
Çünkü aşk;
Mavi olmalı gökyüzünde
Ve denizin derinliklerinde…
Mavilesem mi acaba gökyüzünü
İki akasyamın bitiminde…
Aşkın sınırı olmalı belki de gökyüzünde.
Ve benim yeşil tuvalim üzerinde,
Sınır aşıldığında sevgi doğmalıydı
Yeşil yanaklarda ki
Mavi gülücüklerle…
ÖZLEM Ş AHİN
5.0
100% (4)