AY KAÇ PAUND
hey aklıma gelişin ...
ne zarif bir intiharsın sen böyle . her öldürdüğünde başımı okşarsın. ve yıkayıp pudraladığın yüzümle uyanırım sabahları yine yaşarmış kadar görünmeye çabalamam çaban bir israf bak gördün mü? ısmarlamak felakettir... ... koyu gölgesiydi bu bulut korktuğun oysa bu dünya ya ait sadece senin dediğin anladığın bir süreye yaslanıp suçladığın yaşlanma borcuna değer başka şeyler de var tabi ki mesela sıradan bir çocuğun diş izinden çarpık bir elmaya ona tanık yol izi gibi masal dediğim gizemli patikaları vardı.hatırla zaman içine mektup zaman dışından dualar deriye yazılmış yolculuklar.çünkü ulaşmak kutsalıktı... sonra elmayı ısırdılar ve hiç çürütmediler kullaklarının arkasında bıraktılar özletmeyi çabalamayı yolları kırdılar mesafenin canını yandı patikanın yalnızlığı kaldı şiirlere anlatım bozukluğu bırakılan bir haritasına kimse inanmaz diyerekten bir patikanın darlığına bilerekten hayaliterüne yatkın haritasanır merakla aynı seyircisi yüzünden bir sürü endişe kavuşulabilir beraber kalabalık yüze bakma tavlama merasim i hep ısırılmış elma sebebiydi çine kadar varmalar ademin işlediği günah yüzümüze vuruldu yüz yüze bakma suçuydu alışılmazlık bu yüzden bile bir gösteri dağarcığımız gizeme hala meraklı mı değil mi? ve hala bu yüzden yüzülüyor derimiz maskeye ihtiyaç var..denildiğinde saklanın demek suçtu seddinizde saydamlık daha zarif çıplak haberci elbette farkedilme isteği ne unutkan ayna tırnak üzünç tükürükleri ama elmayı ısırdın işte... ben güvercin uçurmayı denerim artık asvaltı geçip şöyle bir patika bir kenara işte uzanarım kabul ederseler beni toprak elim yüzümü kirletsin şöyle arınayıp şehirde yaşamak suçundan ve yüz yüze bakıp yarın sabah hiç utanmadan ve nereye gittiğimize şaşırmadan faturasız o bana labirent ben ona patika değip... gökten bir daha ki dilencimizin sırası geldiğinde ne cam ne kasa ne ekran yerine ısırlmamış bir elma düşsün yeter ki Hikmet der tanışırız... |