Sektirmece
Yaşamın umurunda değildir,
derler, kurduğunuz düşler. Oysa ben kenarına oturmuş, yolculuk düşleri kurarken, düşlerimi koynuna almış, akıp gidiyordu nehir… Umurumuzda olmayan yaşamın kendisidir. Her bir sözümüz kendi durağında işveli, ışıklarında nazlı sokak lambaları işlevindedir, her sokak lambası yüzlerce şehir; hani gölgelerin kendilerini yürüyor sanmaları gibidir. Belki de bu nedenle gözlerimiz kapalıyken duyarız, damarlarımızda yolcu nehrin akıp giden sesini. Şöyle de söyleyebilirim; içimize boylu boyunca uzanmış çakıl taşlarıdır kelimeler. Kimimiz üzerlerine kanlarımızı bir nehir gibi salar ve gözleri kapalı atlar içine, kimimiz de koparıp taşları yuvasından kanında sektirmece oynar. Okumak ve yazmak, farkında olunmasa bile, sektirmece içinse, nehir bir daha dönüp bakmaz o insanın yüzüne ve sadece kuru toprak atılır o bedenin üstüne. Çünkü nehir, sektirmecenin kanına, yani oynayanın kendi canına, acı verdiğini bilir… |