Teknoloji CinayetleriŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Bu şiiri yazmaya karar verdiğimde tür bakımından diğerlerinden farklı olmasını beklemiyordum açıkçası. Ama farkında olmadan pek alışık olmadığım, daha açık bir ifadeyle; beceremediğim bir türe yönlendirmişti beni kalemim. Bu açıdan şiir, her ne kadar geleneksel çizgiye yakın dursa da, benim için deneysel bir çalışma oldu. ’Tozlu raflarda bulunan, yaprakları sararmış kara kaplı şiir defterimi karıştırırken rastladım’ demeyi çok isterdim ama bilgisayarımdaki sanal dosyaların içerisinde amaçsızca dolanırken rastladığım bir şiir bu. Pardon, teknoloji cinayetleri mi demiştik?
küstürdüm annemi
çiçekler yolladım me-se-ne’den yetmedi "çevrimdışı" oluverdim yüreğinden oysa çocuktum mis kokulu masum papatyalar toplardım kırların koynundan "meşgule" almazdı merhametini "titretmezdi" yüreğimi hiçbir zaman teknolojinin özür borcu var bana özür borcu var teknolojinin insanlığa hangi dostu arasam kapsamım dışı ne bir lokma kelam kaldı ne ekmek aşı bu mudur 21. yüzyılın can yoldaşı? teknolojinin özür borcu var bana özür borcu var teknolojinin insanlığa yüzyıllardır nadasta kimsesiz kalbim ey internet! "bana bir sevgili, medet!" sanal sevdalarınla doldurduğunda boşluğumu bencil bir "alo"ya sıkıştırdığım sevgi sözcükleri fısıldarım kulağına ziyanı yok değmesin elleri ellerime gözlerim gözlerine hem alt tarafı "üç gün" için onca zahmet niye? teknolojinin özür borcu var bana özür borcu var teknolojinin aşk’a Mart / iki bin on Özkan Yılmaz |
''Bir sızı kaplar ya içini hani adını koyamadığın, ya da adını bilmediğin, hoş, adını bilsen ne olur ki? sızı bu!
Dilin söylemeye varmadığı, ya da varamadığı ki, söyleyemediği. Vardığında ise farkına geç vardığı ve muştusu diline denk, sızı bu!
Hayata yeni renkler katmak gerek, gereklilikten öte. '' ne olabilir? '' sorusuna gerek duymadan. Gereğin, erek olduğu bilinci ile. Değer katmak adına nefes alışverişine, özlemleri diri tutmak gerek.
Aheste kavramını bir yönüyle iç'e içlemek gerek, iç'lenmek işlemekten beri olsa gerek. Velhasıl bazen kaçmak gerek. ''Estetik kaçışlar'' sergilemek gerek. Serdiğin yüreği toplarken, '' nedir bu gül fırtınası?'' diye de sormadan, uhuletle yol almak gerek. Sergiyi serden geçmekle karıştırmamak gerek. Lekeli nefes almamak, koku hissini boğmamak, nahoş duyumlara tıkalı olmak gerek. Ve hatta, dil'e törpü gerek. Eğelemek değil, zira eğe, ''kemik mi bu? '' sorusuna teşne olsa gerek.
kalemi, âsâ niyetine sallamamak gerek.. ki, edebin hayâ ile eş olduğunu bilmek değil; özümsemek gerek. Velhasıl, hasıl olanla yetinmeyip duygulara denk eş olmak gerek.
Zaman önüne geçince kendi gölgenin uzunluğu avuntu, ser verip sırda boğulmaları da akrep ile yelkovana bağlamamak gerek. Ve hatta, terazinin kefelerine inat, dengede kalmaya inat gerek. Akıp giden şeyin ömür, avuntunun hezeyan olduğunu bilmek gerek.
Şerbet görüyorum şimdi; bardak aramaktansa dudakları dayamak değil, yaslayarak kana kana içmek gerek.
'' gönül gam hayretiyle dilsiz kesildi ''
Velhasıl, sevmek mi? - gerek!''
Çok teşekkür ediyorum gerçek bir o kadar da zamanın içinden çıkmış gelmiş haklı ve aklı dizelere kaleminiz daim olsun saygılarımla...