Kimliksiz Manifestolarım 13
O kadar ağır ki kalbin,
düşümdeyken bile kaldıramıyorum... II Bakıcı… Duygu bakıcı… Daha çok şefkat dolu sevgilinin yaptığı bir eylem… Sevgiliisinin duyularını ve duygularını gözetim altında tutmak… III Şüpheli bulduğum bir kaç dizemi antikacıya götürdüm, şöyle bir yokladı duygusuyla, "bunların hepsi sahte" dedi... IV Kusursuz bir manzara, kusursuz bir ilişki, kusursuz bir gelecek bize fazla, çok fazla. Zaten ruh da kaldıramaz bunca kusursuzluğu. Rehabilitasyon için bir miktar kusur şart. Ama "kusura bakmayın" larla değil. Kusura bakalım. Hep birlikte bakalım. Bakalım ki , birilerimiz "şiir çıplak" desin; "öykü çıplak" desin. Birimiz kalabalığın arasından dalarak bağıralım : "sahte bu sahte!" Ve asla utanmayalım rehabilitasyon çalışmalarından. Zaten kendimizi elektrikli sandalyeye oturmuş bir adamın yerine koyarak empati yapmak değil amacımız. Zaten böylesi gerçekten kusurlu bir empati olur. Hatta defolu bir empati olur. Ama şart; hem kusur hem de rehabilitasyon şart... Kusurlu Rehabilitasyon çalışmaları pek yakında... V Ne kadar çok -keşke-m olmuş, farkında değilim. Acaba bir kısmını idrar yoluyla atabilir miyim? Şöyle bir bakıyorum da, -keşke-lerime, bazıları ucubeye dönmüşler, tam bir mahlukat olmuşlar. Bazıları kullanılmaya kullanılmaya kokmuş. Bazıları da uslu uslu oturmuş bekliyorlar iki dudağımın arasından çıkacak lafı. Hani kullanır mıyım onları acaba diye. Hani keşke der miyim diye. Keşke öyle olmasaydı da böyle olsaydı.... YAzgıyla keşke binlerce yıldır düşmanlar bilirsiniz. Doğrusu ben de güçlünün yani hep yazgının yanında oldum bugüne dek. Biraz da işin hilesine kaçıyorum aslında. Gamsızlık hapı alıyorum gün aşırı... Olmuyor böyle olmuyor. Bazen aynamda bakıyorum da kendime, vıcık vıcık arabesk olmuşum. Her tarafıma yapışmış. Olmaz ama böyle olmaz. Olmuyor. Değişiyorum... Ama mutasyon benim tercihim değil. KAnımda hareket eden düşlerimimn hızı neredeyse 40 km ye çıktı... Ve hala ben yaşamdaki misyonuma dair hiç bir şey hatırlamıyorum. geçici hafıza göçü de olabilir. Ki benden habersiz. Ortada molekuler ve paradoksal bir düzensizlik var ve maalesef bu bana da sireyat ediyor. Aklımda onca sözcük, cümle çarpışıyor... Oktay Coşar |