Gece Çıkmazı
Yoksul bir kuş bir kanadını satacak biraz daha bulut için
Bu sefer bir şiirin kadavrası açılacak içindeki kağıttan kuşları görmek için. Düşlerin dağınıklığını tara en son ağladığın tarihinde, Çaldığın ağızları, dudakları geri ver nöbetçi sevdalara, Yaptığın makyajları bir bir akıt boyama öykülerine, Çıkar dilindeki kilitli inkarı ve tekrar koy kekeme rüyalarına Kılıcının ucundaki ayrılık damlalarında görünür tüm hikayen… Bileğime kazıdığım mısraları saçlarına doladığım gece, Biliyordum aslında içindeki ırmağın kaçak bir göçmen olduğunu, Ama yine de ispiyonlamadım seni kendime, Pastel bir baykuştum ben o gece duvardaki tablonda asılı… Farkında bile değildin kum saatinin kumlarının bittiğinin, Ama yine de ters çevirdin gözyaşlarınla birlikte, Uyudun. Denizin açık kalmış üşüteceksin dedim. Umursamadın. Mırıldanarak düş yordamıyla bir rüyanı arandın. Kirpiklerin tam otuz beş sayfaydı. Ne hazin senin için, Kurşun kaleminin kurşunuyla parçalanmayı göze almak, Birkaç bakire çiçek için. Yüreğiyle gramofon çalan menekşe, Kapıların kapılarımı açıyor, Kapıların kapılarıma çıkıyor, İnce bir düş tabakası oluşuyor aramızda, Uykularının üstündeki o küçücük acı izi kayboluyor sanki, Operadaki mor kokulu, salkım saçak güvercin, O kadar derinden koparmışlar ki yapraklarını, Renklere bile tutunamıyorsun yorgunluğundan, Uyu, daha çok uyu, yalnızlığını bir meleği koklar gibi içine çekerken… Ne garip, bir ağacın huzurlu bir köküyüm sanki, İstesem de yırtılmaz sanki siyah beyaz suretim, Kanımın içinde gezinen bu fısıltılı şarkılar, Odanın içinde bir yağmur yağıyor sanki pişmanlığıyla, Şimdi ıslanmalar zamanı, sessizliğin demini aldığı bu zamanlarda. Geç oldu, Sahi kaç geçiyordu acıyı unuttum. Biz gidelim, Yine gölgelerimiz kanasın eski zamanlardaki gibi… Oktay Coşar |