YA RABB
Gönül seni bırakıp, kime etsin iftihar,
Sana dair kim bilir, ne bilinmez bir sırsın. Bir adın acîb iken, diğer adın yadigâr, Lütf eyle şu âleme nurların bizi sarsın. Senden başka kimim var, sen eylersin bahtiyâr, Gönül seni bırakıp, kime etsin iftihar. Nefsimi sen doldurup, ben nefsimden yanayım, And cenneti alaya canım uzak olsa da. Vefa şelalesinden bir damla aşk kanayım, Ahir zaman içinde bu ömrüm son bulsa da. Hadika olsa dahi, muhabbetle yanayım, Nefsimi sen doldurup, ben nefsimden yanayım. Varlıkları harş eden, ya bahardır, ya kıştır, İki yolun başında ortasında, sonunda. Amel defterlerimi, sağ elime tutuştur, Her ince hesap tutan Meleklerin yanında. Benimde muradımı, laikinde yakıştır, Varlıkları harş eden, ya bahardır ya kıştır. Bir sahibi sen ol ki kimsesiz kafesimin, Külfetine yakmadan, cahîmin koru beni. Adın zikir olunsun, içinde nefesimin, Sen kalbime verdiğin imanla koru beni. Dilime kilit vurdum, kalbim desin isimin, Bir sahibi sen ol ki kimsesiz kafesimin. Senden gayrı ilah yok, sahibisin âlemin, Muhtera eden sensin, hiç yoktan şu âlemi. Canlı cansız ne varsa, ol demişti kelamın, Levh-i mahfuza yazdı, Cebrail’in kalemi. Öyle bir verildi ki, âbıkevser selamın, Senden başka ilah yok, sahibisin âlemin. Gücünü düşünmeye düşünce basit kalır, Senin kudretin arşa, benim ancak toprağa. Mücadelem yolundur, daha bir adım alır, Ebediyen geçse de, ruhum benzer yaprağa. İlmine zehab olan, aklını ziyan bulur, Gücünü düşünmeye düşünce basit kalır. Sensin beşere hayat, emaneti lütufkâr, Sen ışığımsın benim, hem ay’ım hem güneşim. Gökyüzünde yıldızlar, gıpta eder sana yâr, Anladım ki anlamsız, dünyevi tükenişin. İşlediğim hallerden, af et beni afüvkâr, Sensin beşere hayat, emaneti lütufkâr. Cemalini görmeye hiçbir güç dayanamaz, Her bakışa nakş etmez, seyranda saklı izin. Takva elbisesini, giyinen soyunamaz, Yumuşamaz hiçbir kalp senden almadan izin. Bir emrinle lal olur, dil kelam giyinemez, Cemalini görmeye hiçbir güç dayanamaz. Ne varsa şu âlemde her şeyde seni gördüm, Sen havaya toprağa, hayat veren hayatsın. Varlığın yapısında, ruhtan bedene vardım, Ha kalksın can ayağa, hemhal diri ha yatsın. Senden aldığım bu can özünü sana verdim, Ne varsa şu âlemde her şeyde seni gördüm. Sırtında bütün âlem, can bulup filizlenir, Hiçbir yere sığmazsın, bedâyî hak sendedir. Daha nice bilinmez, eserlerin gizlenir, Eserlerin seninle, bir bütün desendedir. Gönül gözü açarsa, hafî dünya izlenir, Sırtında bütün âlem, can bulup filizlenir. Alnımdaki secdeler, aşktan aşka dayandı, Şu gönlümü kapattım, başka sevgi adına. Kim taşır ki sırtında, üç günde yaralandı, Kim koşar bilemem ki, dünyanın imdadına. Kıblelere yüz vurup, yalnız sana uyandı, Anımdaki secdeler, aşktan aşka dayandı. Kudretinle kâinat mimarısın sen ya RABB Somut varlık bir yana, soyut âlem senindir. Yalnız sen özgürlüğün, imarısın sen ya RABB Senden ayrı olunmaz, Kâlû Belâ yemindir. Sana sadık gönüller, imanısın sen ya RABB Kudretinle kâinat mimarısın sen ya RABB Fatih Dişbudak acîb: benzeri görülmeyen, şaşırtıcı. hadika: bahçe cahîm: cehennem muhsinîn: işini güzel yapanlar, Allahı görür gibi ibadet edenler. ezkâr: zikirler, Allahı anmalar. muhâcir: göç eden, göçmen. ademî: yoklukla ilgili, olmama. zehab: gitme, bir fikre kapılma. âbıkevser: Kevser adlı cennet havuzunun suyu lütufkâr: lütuf eden. afüvkâr: affedici. hafî: gizli, saklı. bedâyî: görülmedik güzellikte şeyler. |