ZAFER,ALNIMIZIN AKI...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Anneler ağlamayın dönmeyenlerinize,
Vatan katillerini getirdik işte dize... Kemalettin Kamu Yapılacak büyük bir taarruzla düşman yurttan tamamen atılmalıydı. 1922 yılının Ağustos ayına kadar taarruz hazırlıkları tamamlanmış, yeni silahlar alınmıştı. Ordu hazır hale getirilmiş, Gazi Mustafa Kemal Başkomutanlığında 26 Ağustos 1922’de Türk Ordusu düşmana saldırmıştı. Bütün mevziler hızla ele geçirilirken 30 Ağustos günü düşman tam bir çember içine alınmış, esir alınanlar arasında Yunan Başkomutanı Trikopis’te vardı. Bu savaş, Atatürk’ün başkomutanlığında yapıldığı için ‘Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak’ adlandırıldı. Büyük Taarruz’un üstün bir başarıyla sonuçlanmasının ardından Yunan ordusu İzmir’e kadar takip edildi ve 9 Eylül 1922’de İzmir tamamen düşmandan temizlendi. ( alıntıdır )
Otuz Ağustos sabahı
Kaplardı Şehirleri top atışları Bu Zafer alnımızın akıdır akı Dalgalanırdı Bayrağımız şahlanarak Emin adımlarla geçerdi Ordular Yankılı yankılı... Pencereye balkona koşuşmalar Heyecanlı bir başlangıçtı güne Başlar bir başka dik Şimşek şimşekti gözler Büyüğünden küçüğüne selamlamaktı bu ŞEHİTLERİMİZİ Topraklarımıza feda eden Canlarını . Birdi Vatan bölünmezdi Yaşayanlar onurlu Ölümsüz şanlıydı Şehitler Saygındı Gaziler Sarardı hepimizi bir heyecan bin heyecan Bu , Otuz Ağustos, Zafer Bayramı ! Şimdi, ağlıyor Analar-babalar dönemeyenlerine Gözlerde büyük bir korku Gidecek diye Vatan toprağı Yaban ellere Şehit olmuş üstelik Oğulları Yetim kalmış çocuklar, Dul kalmış sevdikleri kadınları Yarım kalmış sevdaları Umutları Şehit kanlarımızla kazanılmış Cumhuriyeti tatmış Bu VATAN Özgürlük bayrağı elinde Eğmemiş boynunu Emperyalistlere ! Nazım Hikmet ’in dediğince ’ Şarışın bir kurda benziyordu Paşa Çakmak çakmaktı mavi gözleri Karanlıkta kayan bir yıldız gibi Atlayacaktı, Kocatepe ’den, Afyon ’a Erişilmez gücü ile... Endişeli,Analar- Babalar Kaygılıyız bizler. Emperyalistlere boyun eğen Bir Hepbaşkan’ın dudakları arasına sıkışıp kalmış Bu güzelim Eşsiz Eşsiz VATAN ! Ah ! Ata’m, Memleketin haline tek çare Sendin, Sendin Bu kez de çare olacak İLKELERİN NUR BENLİOĞLU GÜRSEL // 29 . 08 . 2011 - İZMİR Not : Ülkemde ,Analar-babalar,çocuklar,dullar ,yoksullar ağlıyorken,BAYRAM benim neyime... |
Cumhuriyete adım adım ilerleme sürecinde verilen bağımsızlık savaşında, yani İSTİKLÂL, yani HÜRRİYET, yani KURTULUŞ yani ONURUNLA VAR OLUŞ Savaşında HALK, Mustafa Kemal ve O' nun komutasındaki ordunun etrafında kenetlenerek bir bütün oldu; TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ EBEDİLEŞTİRME UĞRUNA VERİLEN MÜCAADELEDE.
Acının, yokluğun birleştirdiği yürekler İNSANÎ değerlerde bir ve bütün olabiliyordu. Bu yüzden bayramlar o dönemlerde daha farklı algılanır, daha tanımıyla örtüşür bir duyguyla kutlanırdı.
Yapaylıktan, sömürüden, ayrımcılıktan, kem duygulardan uzak; acının, sevincin paylaşıldığı... Yokluğun ve yoksunluğun (maddi anlamda ) savaş dolayısıyla bütün kesimleri aynı ölçüde etkilediği dâra düşürdüğü, ancak; mânevi değerleri gerçek anlamda değerlediği , bir varsıllık anlayışı hakimdi insanlarımızda.
Şimdi bakıyoruz: Şairin de dediği gibi evet , o dönemlere göre köprünün altında çok sular geçti bugün. Çağ gelişti, teknoloji, bilim , koşullar, vs. Ama, bütün bu gelişmişlikler insani değerlerde gerilemeye, eksilmeye, yalnızlaşmaya ve ( insanların hâlâ farkında olmadığı ya da olmak istemediği) bir yokluğa/değersizliğe haksızlığa da zemin hazırladı. Bireysel beklentiler, kazanımlar öne çıkarken, ulusal kavramlar yok olma noktasına geldi/getirildi. Bu da insanların ortak bir payda, ortak bir amaç ve ideal etrafında toplanmasına, paylaşma ve hakkaniyet duygularına olumsuz etkisiyle engel oldu. Adeta parıltısını, ışığını yitirdi toplum /ulus/halk, insan; ortak kimlik/ortak kimliği oluşturan (ulusal, kültürel, evrensel) değerler silsilesi babında.
Bugün içte ve dışta olagelen dengesizlikler, olaylar, haksızlıklar, anlamsızlıklar, varlıklar, yokluklar, varlık içinde yokluklar, yokluk içinde varlıklar ve dünya...Ve dünyanın ve ülkemin herhangi bir coğrafyasında insani bir elin uzanmasını bekleyen acz içinde, insanlar/toplumlar/halklar... İşte, bu yüzden " ...Bayram benim neyime!" diyebiliyor şair, ve sorguluyor duyarlı vicdanını; sorumlu bir birey , bir vatandaş ve bu dünyaya ait bir İNSAN olarak; kendisi kadar yaşama, barınma, korunma, hakça paylaşım hakkına sahip İNSAN / İNSANLIK adına sorguluyor vicdanını! Sonuç ise, kanayan vicdan, kanayan öz, kanayan yürek ve tek başına MAHCUP bir UTANÇ...
Elbette o da biliyor bayramların anlamını, birleştirici, kaynaştırıcı, çoğaltıcı yanını, insanı insanlaştıran derinlik dolu mânâsını, biliyor ama...!
Değerli kaleme saygı ile; dostların bayramını içtenlikle kutlar, sağlıklı, mutlu ve erinç dolu nice yaşamlarla ışıldayan bayramlar dilerim.