HUYSUZ VE TATLI KADINGözlerin gibi yanardı Galata Köprüsünde ışıklar. Tekneler gülüşün gibi salınırdı her dalgada. Rüzgar ellerim olur, gezinirdi saçında. Martılar ben gibi dönerdi baş ucunda. İçine işlerdi denizin soğuğu, çaycı koşturarak şal getirirdi sırtına. Karaköy’den Eminönü’ye donardı bakışlarım. Bir şal kadar olamadım ! "Şarkılar seni söyler, dillerde nağme adın..." Radyoda çalar, HUYSUZ VE TATLI KADIN. Masa altında dolanan kedilere bile benden daha yakın davrandın... İster çocukça kıskançlık de istersen çılgınlık. Ellerini ısıtan çayın buharına bu kızgınlık. Boğaza bakarken gözlerini daldıran ıssızlık, çekil aradan! Terket gözlerindeki işgali de fark etsin, solundaki sandalyede ona yanan bir aşık... Gülşen Mavi |
soldaki sandalyedekini niye farketmediki bu körmü?
normalde görürde, istemeden olmuş bakar körmü