Yap BozBazen ne kadar hırçın ve vahşi zaman, Sanki hep geri gitmek isteyen bir saate bir urgan geçirilmiş de, Akrep ve yelkovan, darağacının dibinde ağlamaktan durmuş gibi… Sancılardan iyice kayganlaşmış sahnemdeyim yine, Çok pişirilmekten dibi tutmuş duygularım ve ben, Üzerimde ucuz masallardan dikilmiş bir kostüm, Yine bir tirad, gecenin uyuşmuş tarafına, Yine bir tirad, gündüzün mayışmış tarafına, Kollarım ruhuma kadar açılıyor bağırırken, Işık tam dibimde, tam usumda, Gölgem sufle veriyor bana unuttuğum yaşamlarda… Karşımda yaşamımdan seyirciler bir dolu, Onunla sevişmiştim, onu aldatmıştım, O, beni aldatmıştı, o bana gülmüştü, O, en arka sıradaki yüzüme gecenin zehrini savurmuştu, O l oş ışıkta kalan, sağır olmuştu duygularımdan Ama hepsi beni alkışlıyordu bazen acımaklı, Hepsi beni alkışlıyordu, bazen beni hiç hatırlamazmış gibi, Oysa hepsinin tenine repliklerim bulaşmıştı bir kere, Hepsinin alın yazısında ruh izim vardı bir kere, Hepsinin isimlerini unutsam da umarsızca… Oyun bitse de aslında rol yapmayı hiç beceremeyen bu şiirin içinde, Her ne kadar kendimden korkup da, kılık değiştirmek için peruk taksam da yazgıma, Yine de bir fabrika işçisiyim ben, arzulardan yap bozlar yapan, Yap boz, boz yap, Boz yap, yap boz, Hiç bilmediğim ve bilemeyeceğim şekilleşmiş öykülerden, Eksik olsa da tüm parçaları, Kaybolsa da bir parçası, Yap – boz İçimde doğmayı bekleyen bunca pencere varken, Açılmayı ve kapanmayı bekleyen, Ve içimdeki ağaç gün geçtikçe daha az düş verirken. Sahnedeyim, Eğiliyorum hepinizin önünde, Bir tek kendi yaşamımın yap bozunu tamamlayamamışken… Oktay Coşar |
ben kendimden gidiyordum