* Hanım Ağa'nın Köşkü *
* Hanım Ağa’nın Köşkü *
Köşk değil, san ki eyfel kulesi dört tarafı ışıklarla süslenmiş bir abide gibi mor evinde sıcak sabahların keyfini çıkartıyor balkona yaslanmış, gülüşleri şerbetli adsız bir çiçek gibi parlıyor gözleri ne kadar da zormuş ah bu işlerle uğraşmak en mahmur haliyle odaklanmış, köşkün yeni değişimine çöz gitsin dedi, dudaklarındaki mırıldanan sözcükler uymadı zurnaya komşuların sesi söylesene a dilim, biz o güzel günleri Paris’te mi unuttuk. Yanında kızı, küçük bir yosma gül kokar elleri, endamı zarif bir balerin bir yüzü İzmir’de, bir yüzü Paris’te, akşam yemeğinde. maviliklere yuvarlanıp giderken dilindeki heceler vazoda unutulmuş bir gül gibiydi, hangi maziydi onu ağlatan İzmir’e gelişim bahardı, kuru dallardan taze sürgünler gibiydim nisan yağmurları yağdı üstüme, ıslak kumlarda yürüdük mimozalara yaslanarak anılarımı penceremin pervazına astım, ah... Paris’im, nasıl da güzel kokuyorsun buradan seni özledim, boşuna bağırma/lodos esiyor- sesini duyamam ki. Kız sen buralı mısın yoksa Paris’li misin? vay canına, ne güzeller varmış arka sokağımızda önümde geçip gitti, on sekizinde miydi, rüya gibiydi, hiç farkına varmadım beğenmedim dersem yalan olacak ben yalancı değilim, bundandır sessizce süzülüşüm, bu kentin arka sokaklarında. Hanım ağa dediler ona satın aldı evini bir kaplumbağadan camı kırık, bir penceresi Mustafa’ya açılıyor her tarafı yıkık dökük, sefil bir alev gibi dört mevsimin umutsuzluğuydu üstüne düşen yeniden onardı evin her yanını, doğum sancısında güneşin bir saray yaptı, termometrenin kırık ucundan gecikmeli olsa da, sınıfta kalmadı ezberi en iyi notlarla geçti hanım ağa. Mangırı bol hanım Ağa’nın düşünüp düşünüp duruyor, hangi yöne akıtmalı bu nehri komşularının korkusuydu düşleri batısında sevgi duman, aman aman isyankâr bir panjur gibi her şeye külliyen bir reddetmek yüzünde bir zemheri ayazı hangi tarafına bakmalı, her yanı düğüm düğüm adı sevgi, siyah beyaz bir film gibi, eski çağlardan kalma hani bir söz var bizde, saçı uzun aklı kısa/ kimiz biz? Hadi komşular, bıraktım totemleri, putları, savaş baltamı gömdüm Paris’te gelin anlaşalım komşularına yalvarıyordu bir dargın, bir barışık derken, buzlar eridi birden en sonunda başardı, barışmayı komşularıyla hadi dostlar, ben güneşe gidiyorum hep yıldızları sevdim, ondandır hanım ağalığım melez keşkelerimi unuttum Paris’te şimdi kalbi çift atan bir savaşçı gibiyim bilmem ki hangi zamandı, bu günü yarına bağlayan. Nuri Dağdelen Özdere-İzmir 21/7/ 2011 Saat 0.17 |