Oradaydık X
I
Oradaydık, ellerimiz kara kara mühürlü, koyu koyu mühürlü, vıcık vıcık mühürlü, ki mühürlüyorduk yaşadıklarımızı ve yaşayacaklarımızı, her ölümün bir mühür hakkı vardır diyerek, her ayrılığın bir mühür hakkı vardır diyerek, ki bittikçe mührümüz geceye basıyorduk boyansın diye, ki azaldıkça mührümüz, birimiz koşa koşa karanlık çalıyordu en kuytu anılarından. Oradaydık ve kana kana yağmur yağıyordu ve biz mühürlerken bir yandan, bir yandan da akıyordu mühürler düşlerimizin en can alıcı en kaygan yerlerinden, ki yılmıyorduk yine de mühürleyelim de unutmayalım acıılardan önce ve sonraki iylikleri diye. Hiç olmadı, ruhumuzun içinde zor günler için sakladığımız soluklarımızla mühürlüyorduk, zor günler için nefes alabilelim diye, zor hayatlar ve zor ölümler için sıızlarımız daha rahat toprakta uyuyabilsinler diye. Oradaydık, bir yandan günler bizi yaftalarken, bir yandan da biz günlerin içinde önceden çizilmiş resimlerimizi mühürleyelim diye, ve yine mühürlüyorduk yorulmadan bir kez daha "diye" diyebilelim diye. Ki mühürlediğimiz her bir tenin aldından okunaklı yazılar geçiyordu yavaşça : "kalbi atmayan bir aşk ne işe yarayabilir ki!" II Oradaydık, o koskocaman mezarın başında işte, Mezarı çevrelemiştik çevrelemiştik, Ellerimiz ağzımızda hani hiçbir harf kaçmasın diye işte Ellerimiz ağzımızda hani tüm harfler yüreğimizde kalsın diye, Oradaydık kapkaranlık gözüklerle, Hani gözbebeğimizin içindeki sözcükler görünmesin diye işte. Oradaydık işte o dev gibi mezarın baş ucunda, En sevdiğimiz cümle öldü diye işte, İşte o cümlenin hatrına , İşte bilirsiniz “iyi bilirdik” demek için, Basbayağı “iyi bilirdik” o cümleyi demek için , Cümlenin ruhumuzda çok emeği olduğu için işte, Noktasıyla, virgülüyle, harfiyle bizi büyüttüğü için işte, İşte oradaydık hepimiz, Son soktası eceli olan o cümlenin yanıbaşında, Bir küreklik toprak da biz dökelim diye… Birden birimiz hıçkırarak ağlamaya başladı, Sonra sonra hepimizin hıçkırası geldi, Diğerimiz, ötekimiz doya doya hıçkırmaya başladı, Hatta şahidiz, bazı damlalar da rahmetli cümleye denk geldi, Cümle alem de şahittir, Cemil cümle de bilirkişidir. Oradaydık bizi koynunda besleyen cümlenin yüzüne, imlasına, mealine hürmet, Aslında biz hiç yoktuk da hep o vardı aslında, Aslında biz hiç yoktuk da o hep bize saklandıydı, Biz oradaydık bir daha yapışır mı harfleri içimize diye, Hep olduğu gibi işte, Yasımıza dayanamayıp, Yine bir kitaba kurban eder mi diye kendini, İşte o diyeler ve işte o işteler uğruna, Yine ve işte, Hep oradaydık hem oradaydık, Hepinizin bildiği o cümle için… "iyi bilirdik, iyi bilirdik, nabzı sevgiyle atan tüm sevişmeleri..." III Oradaydık yine, suskunluklarla ve çığlıklarla örülmüş bir labirentin tam ortasındaydık, hem susuyorduk hem bağırıyorduk, hem bağırıyorduk hem susuyorduk, sanıyorduk ki labirentlerin çıkışlarında kanatlı umutlar bizi bekliyor uçurmak için, sanıyorduk ki labirentlerin sonunda düş yapraklı çiçekler bizi kokusuna boğacak, hepimiz oradaydık ve çıkış yolunu arıyorduk çıkmaz çizgileri takip ederek, hepimiz emindik oysa bütün bulmacaların bizi yazgının görünmez yerlerine götüreceğinden oradaydık ve huzurluyduk oradaydık ve endişeliydik bir labirentin bizi , bizim de bir labirenti tutsak ettiğimiz zamanlarda. Oradaydık işte yine, hepimiz sanıyorduk ki daima ışık takip edilir, ışığın sonundadır yazgının çıkar yanı, hayır dedi birimiz hayır dedi ötekimiz, hayır dedi hepimiz, birimiz haykırdı : ışığı değil karanlığı takip edelim evet dedi birimiz evet dedik hepimiz karanlığı! karanlığı! karanlığı! çünkü karanlık ışığın rahminde gizlidir dedi birimiz. hepimiz takip ettik kör hayallerle karanlığı ve giderek körelterek yazgımızı. Herkes bir gün düşecekse bir labirentin dibine, ve herkes bir gün kendini ve sevdiğini çözecekse bulmacalarla, işte biz de o yüzden yine oradaydık, son nefeslerimizin sayısını bilmezken, ama yaşamın terasından güneşe bakarken, kucaklarımızda nurtopu gibi yavru karanlıklarla... Oktay Coşar |