Maya
Yağmurlu çocuk uzak bir hapishane demirinde
Bıraktığı kuş bakışı sancılara buğulanıyor, Gece’nin. Yitiriyor mu hece hece gözyaşını imgelerin? /Güz mavisine akıyor ölümsüz yaşamsız bedenin, Maya./ Çocuk sokaklara, topraklara, mevsimlere Selam çakarak derin-duru o sonsuzluğuna içleniyor Hikaye’sinin. Kanıyor mu yanıyor mu hiçbir şeyi sessizliğin? /Yaşanmışlıklarını yalnız zamana süpürüyor ağlayışın, Maya./ Yasak çocuk alevlerin parça parça düşüncelerine Boğduğu uzun sıcak denizlerinden kaçıyor, Geçmiş’in. Doğuyor mu çığlığına rüyalarına dizelerin? /Sözcüklerde sürgün-sıradan, tepiniyor ılık keder yüreğin, Maya./ Rüzgar çocuk gökyüzünün ıslattığı kadim hüzünlerle Buluştuğu zulümlere; durulmuş ıslığını çalıyor, Dişi’nin. Yumuyor mu acılara umudunu yedi rengin? /Tüm deli-vakur kızıllığını uçuruyor yankı yankı imlaların, Maya./ (Zamanların ötesine Çırpınan kalb-i kanatlarıyla, Kirpiklerine akan güneş-ışığı-kan’ın Ezgisiz şarkılarıyla, Masumiyeti dansa kaldıran Kim bilir kaç masala düğüm; savruluşuyla Yanılttığı sakladığı bulutladığı, ama hep tek bir boyuta odakladığı Her şeyle hiçbir şeyin çelişkisine -belki de yalnız kendi çaresizliğine- Sıkışıp güneşler yıldızlar evrenler boyu ağladığı Tüm zamanlara; Maya.) Tarihin surlarına gizlenmiş ufak bir hatıra. |