Hâma'da Kâtil OlursunŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Suriye’ye kimler, nasıl hâkim oldu? Neler oluyor bu diyarda?
Suriye, bulunduğu konuma hangi badirelerden geçerek geldi? Hangi siyasi denklemlerde yer almaktadır? Ve nereye gidiyor? Suriye’de olup bitenlerden haberdar olabilmek için, öncelikle bu soruların cevaplandırılması gerekir. … Her şeyden önce Suriye Müslümanların yaşadığı bir ülkedir. Çoğu İslam ülkelerinde olduğu gibi, burası da emperyalistler tarafından işgal edilmiş bir ülke idi. Emperyalistler her çekilmek zorunda kaldıkları İslam ülkelerinde, “kendilerini temsil edecek belli güçlere” yönetimi teslim edip; öylece çekiliyorlardı. Bu temsilciler genellikle, İslam’ın “Ümmet / Millet” düşüncesine fırsat tanımayacak sosyolojik konumlarda olan aşiretlerden, bazen de azınlıklardan oluşurdu. Suriye’de de böyle bir azınlığa yönetim, tevdi edilmişti! Bu azınlık Nusayrilerdi. … Ancak1946’da bu ülkeden çekilmek zorunda kalan işgalci Fransızlar; Çekilmeden önce, tarihte hep kendilerine yardımcı olmuş bir azınlığa yönetim sözü vermişlerdi. Ve ayrılmadan Nusayrileri, devletin siyasi ve askeri üst kademelerine yerleştirdiler. Bağımsızlık sonrası Suriye, darbeler ülkesi haline geldi. Diktatör Hafız Esat’ın, 1970’de gerçekleştirdiği son darbe ile darbeler dönemi kapanmış oldu. ( Bu hususta, “Devletler Oyunu” adlı eseri mutlaka okumak gerekir) Hafız Esat, sosyalist ideolojiye sahip Baas Partisi’nin dikta idaresi ile ülkeye hâkim oldu. Suriye’de ki Müslümanlar için artık, işkence ve zulüm devri başlamıştı! … Kimlerdi Nusayriler.. Miladi, 883’ te ölmüş olan, İmam Hasan El-Askeri’nin öğrencisi Muhammed Bin Nusayri’yi otorite kabul ettiklerinden bu ismi almışlardır. İçki gibi haramları kabul etmeyen, namazı sadece bir dua olarak gören, Cennet ve Cehennem’in sadece bu dünyada olduğunu kabul eden, Hz. Ali’yi ilahlaştıran Şia’nın en gulatı dır. Şia’nın İmamiye’si ve Zeydiye’si bunları tamamen red ederler. Bunların düşüncelerini Paylaşmazlar. Allah’ın, insan şeklinde yeryüzüne geldiği (ki, Hz. Ali’yi bunlardan sayarlar) düşünce şekliyle, reenkarnasyon inançları ile Müslüman’dan öte, Hıristiyan ve Yahudilere daha yakındırlar! Burada ki Nusayri’ler, zaten Moğol saldırılarında, Müslümanlara karşı Moğolları desteklemiş; Haçlı işgalinde ise, yine Haçlılara yardımda bulunmuş hain bir kesimdir. Bütün tarih kitaplarında, bunları net olarak görmek mümkün; (Mezhepler Tarihi,M.Ebu Zehra- shf.: 63 / Şamil İslam Ansiklopedisi c.6-shf:260 / Medeniyetlerin çatıştığı nokta Ortadoğu,Ömer Turan, shf:347 /İhtilaller ve darbeler,Hakan yılmaz, timaş yayınları,İst.2000) Tabii ki başta Hatay da olmak üzere, Anadolu Nusayri’si bunlardan müstağnidir. Dış güçlerin de yardımı ile 1970’lerde yönetimi bir şekilde ele geçirmiş olan bu azınlık, ülke bazında, yaklaşık olarak % 8’lik bir orana sahiptir. Polisi ve askeri gücü ile tümden devlet mekanizmasını ele geçirmiş olan bu Nusayri azınlığı, Kırk yılı aşkındır, % 90’lık Müslüman kesime yapmadıkları zulüm kalmamıştır. Hama olaylarında, koskoca şehri içindekilerle beraber yerle bir etmiş; Müslüman kanı dökmekte, sınır tanımayan pervasız bir yönetimdir! Söz konusu bu yönetim, bu günlerde zor durumdadır... “Aşiret devletlerinde” olduğu gibi, bir azınlığa dayalı yönetimlerin yıkılması öyle kolay olamamaktadır. Azınlık olmanın verdiği korku ile de olsa; nüfusun belli olan bu kısmı, bütün gücü ile idari mekanizmada hâkimiyetini keskinleştirir. Yönetime yönelik bir halk hareketinde, daha da aktif duruma geçerler. Suriye’de de durum bu minval üzeredir. ”Hesap sorulur” endişesi bunları, daha da hırçınlaştırmıştır. Ama her şeye rağmen Suriyeli, bu yönetime “yeter demek” kararlılığındadır. … Suriye’ye hâkim olan Baas Parti’sinin iki önemli ayağı vardır. Birincisi, sosyalist bir düşüce dünyasına sahip olması; İkincisi, Arap milliyetçisi olmasıdır. Dolayısı ile Arap âlemi ile beraber hareket etme, onları savunma temel düşüncesi, Onun en karakteristik yapısıdır. İsrail ile yapılan savaşta topraklarının kıymetli bir kısmını(Tatlı su kaynağı olan, Golan tepelerini) İsrail’e kaptırmıştı. Dolayısı ile “İsrail-Haçlı” ittifakının karşı cephesinde yer almak durumunda kaldı. Sovyetler bloğu olduğu müddetince, bu bloğa bağlı kaldı. Sovyetler dağılınca, “İran- Lübnan Hizbullah’ı- Hamas” birlikteliğine yakınlaşarak, bölgede ki “ABD-İsrail” baskıları karşısında İran limanına demirleme zorunda kaldı. Suriye, bundan sonra, çok sınırlı da olsa Filistin mazlumlarının, destek alabildikleri bir ülke konumunda oldu. Ve bölgede, İran’a direk destek verebilen ve İran’dan destek alabilen tek ülkedir. … Suriye, bu gün muhalefetin baş kaldırışı ile karşı karşıyadır! Suriye’de ki ”isyancı muhalefetin” Kararlılığı umut vermektedir. Söz konusu muhalefetin, başarılı olabilme ihtimali durumunda; İran, kedisine destek verebilen tek ülkeyi de kaybetme endişesini yaşıyor. Zira Batı, kendisi yardım etmediği takdirde, Suriye muhalefetinin başarılı olamayacağını düşünüyor. Batı, bir ülkeye yardım ettiğinde de, yönetimin şeklini yine kendisi belirler. Batının belirlediği yönetim, hiç şüphesiz, İran’a yine muhalif olacaktır! İsyancı muhalefetin, batının desteği olmadan başarılı olma durumunda; bölgede etkin olan “Müslüman Kardeşler” hâkimiyet kuracak demektir. “Müslüman kardeşlerin”, kuracağı bir İslam Devletinin, İran İslam Devletinin en yakın destekçisi ve dostu olabileceği pek tabii kabul edilir. Velâkin olay böyle değildir. Müslüman Kardeşler ile İran’ın arası “Hama-Humus” olaylarından dolayı bozuktur. Hama-humus olaylarında “Müslüman kardeşler” den, 40 Bin Müslüman genç, Zalim Baasçı Suriye yönetimi tarafından katledilirken, İran’ın seyirci kaldığı iddiasını ileri sürmüş olan Müslüman Kardeşler, İran’ı “Müslüman kanının akmasına göz yummakla” itham etmişti. Dolaysı ile Suriye de kurulacak yeni bir yönetimin her halükarda İran’a destek vermeyeceği düşünülmektedir. Ve İran, bu sebeplerden dolayı, mevcut Suriye yönetiminin her halükarda korunmasından yanadır. … Ortada söz konusu olan ikinci şey, İslami İran’ın bölgesel güvenliğidir. Şöyle düşünülebilinir; Asgaride Batının, İsrail’in güvenliğine verdiği önem kadar; Müslüman’ın da, yeryüzünde İslami İran’ın güvenliğine önem vermesi gerekmez mi? Hiç şüphesiz, Evet.. İran İslam Devleti’nin Bölgesel güvenliğine mutlak destek vermek gerekir. Gerekmesine gerekir de; İran İslam Devleti’nin güvenliğine destek, “Zalim Baasçı Rejime” desteğe endeksli olmamalı. İslami İran’a destek veriyor diye; Kırk yıldır, Müslüman’ın kanını içen Suriye de ki, zalim Baas Rejimine nasıl destek verilebilinecek? Peki, ne zamana kadar destek verilecek? O da belli değil… Suriye’de başkaldıran İsyancılar, “ABD-İsrail” Projesini uyguluyormuş. Peki, Tunus ve Mısır’da ki başkaldırılar da “ABD-İsrail” projesi mi? Hayır. Onlar değilmiş. Neden, ne farkları var? Aslını sorarsanız, Suriye de ki İslami muhalefet, Mısırdan da Tunus’tan da daha güçlü! Daha ötesi, ne fark eder? Ha Mübarek, ha Zeynel’Abidin Ha Şaron, ha Hafız Esat… O da kan dökücü bir zalim,diğeri de.. Farkları ne? Ve bir taraftan Müslüman’a zulmedilecek, Müslüman katledilecek, biz ise Müslüman’ın kanı canı üzerinde beslenen bu vampirlere destek vereceğiz! Bu, kabul edilebilinir şey mi? Hayır, Rabbül Âlemi’nin buna rızası olmaz! Bir Müslüman’ın kanı canı üzerinde, diğer bir Müslüman’ın güvenliği olmaz! Tereddüt edilecek hiçbir şey yok ortada. Söz konusu bu zalim Baas rejim, gündelik onlarca Müslüman’ın kanına giriyor. Bu kan içici rejim, mutlaka ve mutlaka gitmeli! Ve katlettiği Yüz binlerce Müslüman’ın hesabı sorulmalı! İran’ın güvenliğine gelince; Allah, bir kapıyı kapatır tahmin edemediğiniz binlerce kapıyı açar. Yeter ki siz O’nun davasında samimi olun. Gaye ve hedef Allah rızası ise; Hakikat budur. … Suriye de ki zalim Baasçı rejim er geç gidecektir, Biiznillah. Çünkü Şahadet, bereket getirir eylemlere. Şahadet, rengini verince kıyamlara; Nusret Rahmeti yağar arş-ı aladan! Müslüman eyleminde, şahadete koştukça; zaferin muştusu, göz kırpıyor demektir! Şehid vermeye rağmen; sinmiyor, direniyor ve yürüyorsa bir eylem; bu adımlar, zaferin ayak sesleri demektir! Her gün Onlarca şehidine rağmen, yeni kıyamlarla çıkıyor meydanlara Suriyeli kardeşim! Bir önceki şehidlerine yeni şehidlerle destek veriliyor. Hiç şüpheniz olmasın; bu, Zalim Baasçı rejimin, yıkılış çatırtıları demektir. Bu, miadını doldurmuş bir zalim güruhun, müminlerin eliyle cezalanacakları gününün yaklaştığının ifadesi demektir. Ses vermeli Anadolu Müslüman’ı, kıyamda ki Suriyeli kardeşine! Asgaride duaları ile ses vermeli! Duaları ile destek vermeli kardeşine, her namaz sonrasında... Rabbim zafer yollarını açsın bu kardeşlerimize. Rabbim kahrı perişan etsin, tüm tağuti yapıları, tüm zalimleri! Rabbim kahrı perişan etsin, bu zalim zorba Baasçı rejimi! Rabbim yar ve yardımcımız olsun.. … İslamigundem.com Fazlı KAYADUMAN 20 Temmuz 2011
Yapışmışsın koltuğuna
Kendi kanını dökersin Gelmişsin yazık oyuna Hama’da kâtil olursun Dünya sana dar olacak İnananlar kazanacak Baas rejimi yanacak Hâma’da kâtil olursun Kulak delik işitmezsin Gözün bozuk görmesin Halk’a kulak vermezsin Hâma’da kâtil olursun Nusayriler çekmiş başı İnsan avlamaktır işi Bu vahşetin yoktur eşi Hâma’da kâtil olursun Kuruldu büyük bir plan Sosyalist baas yalan Ülkede yıllarca talan Hâma’da kâtil olursun. Ferhan’ım vahşet bitmeli Gerçek demokrasi gelmeli Beşar Esad çekip gitmeli Ramazanda zül olursun Ferhan DEMİRAL 02.08.2011 BURSA |
Kendi kanını dökersin
Gelmişsin yazık oyuna
Hama’da kâtil olursun
güzelolmuş yüreğine sağlık