Zincire Vurun Şu GövdemiParsellere bölsünler şu gönlümün coğrafyasını Çapraz ateşlere tutsunlar gövdemin omurgasını Utançlara bölünüyor ruhum, asırlardır yarımım Halsiz bir düşüm kendime, tut elimi düşüyorum Bir yalan dünya ekranda, utançları da kanıksadık Soysuz bir resim çerçevede, bir eker, bin çarparız Yıktık hanları, hamamları, kör karanlıkta aynayız İnsanlığımız nerelerde, ölümlere bile kahkahayız Kim doyuracak gözümüzü, yalan ırmakları kurudu Suyun derinine yuva yapıyor kuşlar, tükendi umudu Unuttuk öz değerlerimizi, üçe beşe sattık soyumuzu Nabzımda deli bir çarpıntı, yağsın kıyamet yağmuru! Saydam inilti dudağımda, akıbetimiz yatar musallada Ateşi boşuna bulmuş insanoğlu, yangının hası ruhta Zincire vurun şu gövdemi, ölüler yas tutuyor mezarda Karıncalar doyurur beni, mutluluk helvası olmuyor sabırla Yırtık mintan, yamalı entari ile büyüttük biz özlemlerimizi Kahırlı oylar atmadık kutulara, kirletmedik hiç nehirlerimizi Boğulduk bir karış suda, duyuramadık kimselere seslerimizi Yaşam kayıyor avuçlarımızdan, erken yırttık yaşamak biletini Yılkıları da topladılar, dörtnal koşumlarla gidiyorlar sonsuzluğa Kirpiğimde asi bir seyrime, sahrayı da satıyorlar üç beş boncuğa Hüznümün adresini de unuttum ben, elem ekiyorlar kara toprağa Bir karış yer kalmadı dostlar, el sallanmıyor artık kuru mutluluğa. Selahattin Yetgin |