HİCRET-İ HAZİRAN
Geniş dağların ardından söken şafak kadar büyülü,eşsiz,kocaman yürekli kadın!..
Cümle güzelliğin kıskandığı,ay yüzlü güzel kadın! Şefkatinin sıcaklığını,bedenimin en duyarsız yeri olan topuklarıma dek duyumsadığım; Kanatları saklı,bakışları bile dualı,adı konmamış melek!.. Soluk benizli bir Haziran sabahında; Takvimlerden yırtıp atacağım bir Haziran sabahında, Çok korktuğun,aslında senin gibi bir melek olan Azrail’in öpücüğüydü; O bembeyaz alnındaki!.. Zorunlu hicretinin rüzgarı,savurdu dört bir yana; Beni,kalbimi,tüm hücrelerimi... Hicretin!.. Ahh!..hicretin;kaderin gönlümün neminde yeşerttiği zehirli bir çiçek. Hicretin; Esmer bir boşluk!.. Çatlarcasına ağlıyor,masum bir çocuk gözbebeklerimde. Sessizliği dinliyorum şimdi ve soluğunu, Oysa sen sustun!.. Sustuğun yerde kırılıyor,parçalanıyor her şey, Karlar yağıyor avuçlarıma Bir tufan oluyorum sustuğun her yerde. Sustun!.. Bilmiyorsun;bu şehir artık çıngıraklı bir yılan Her yer karanlık,sağır Hasretinle hışırdıyor şimdi her dal!.. Toplu halde, günahsız çocuklar katlediliyor içimde Bilmiyorsun;bütün cam kırıklarını sen doldurdun gözlerime Artık bütün sığınaklar uçurumlara açılıyor Zaman, zavallı bir kekeme; Zaman hükmedemiyor gönlümün derinliklerindeki kedere Bütün gülüşler güz solgunluğunda şimdi Oysa bir tebessümün doldururdu tüm uçurumları Vazgeçtin dünyadan, Vazgeçtin dünyadan ve benden!.. Artık yüreğimin geniş avlusunda,adınla anılan çiçekler sulanacak akşamüstleri Yerini tutamayacak hiç kimse İnadına asabi sulara anlatacağım artık kederimi,sevincimi Dilsiz aynalara göstereceğim,bayram sabahları,giydiğim yeni elbisemi Senin gibi şımartamayacak ruhumu ama ben duyacağım,sessizliğe inat huzur veren sesini... Rüzgarlarla tarayacağım seninkine benzeyen kıvırcık saçlarımı,seninkilermiş gibi... İtiraz yolu kapalı olmak üzere,razı olurdum inan kederin ve hüznün her çeşidine Heyhat! Emir büyük yerden Söylenecek tek şey Necip Fazıl’ın tabiriyle; ’Nene girdin düşüme! Yorganın olsun duam, Mezarında üşüme!..’ EMİNE EKŞİ |