Inê sende mi?
Inê sende mi?
Bir acayip acı girdi bedenine, karanlıklardan kalma bir sancı, salgın gibi... Daha dün mutluluktan koptuk, sana düğünle uğradığımızda!.. Mevla sonlandırmış çığlık atan zamanı... Inê sen de mi toprağa karıştın? Uzaktık sana; uzaklığımız yollardan, zamandan değil. İnsanoğluyuz ya hayırsızlıktan... Dünya uzaklaştırdı senden canlarını; mahpushaneye, zindana, dağa! Toprak yanına çekti nurdan bedenini, ruhunu... Inê sen de mi bıraktın yaşamayı? Yaşamak bu ya yaşarken ölmek! Yaşarken acılar, gözyaşları buldu yüreğini... Inê sen de mi bıraktın hayatı? Inê; ninem, anneannem, gülüşüm, doğuşumun diyarı, vatanı!.. Kara bir acı saplandı düğün gecesi kalbine! Tabipler toplandı kurtlar gibi bedenine, açtılar, sardılar, merhemler sürdüler, kanattılar... Inê sen de mi toprağa bıraktın kendini? Canlarını göremeden, onlara doyamadan... (Biz anneanneme Inê derdik, Inêm derdik. Cevahir adından ayırdık ona gülen gözlerinin ve solamayan duruşunun adını taktık ‘Inê’ diye… Yüreğimdesin… Yerin, mekânın cennet olsun… Seni görmekti bir kez daha mutluluk, ama olmadı… Hoşça kal…) Turan Koca |