atlılardişleri büyük büyük,altın altın adamlar delidağ tam hilâl’i yutmuşken biraz ucundan ala,dor, akıtmalı atlılar avlumuza daldılar yol vermemiş gökçebel tipiden borandan bu gün bizde konuklar... yirmiiki kara bıyıklı dokuma şalvarlı hepsi börk’lü delikanlı arapgir üzerinden gelip karahan gediğine giderler başka sual olmaz törede yün döşekler atılır altlarına yerler içerler sadece güzergâh derler... onlar kime pusu atacaklar bilemem daha belki onumda polim kurdum o gün uykularıma bilmeliyim bu manga’nın neler yaptığını yat artık der gibisine göz göze geldik amcamla yumuşadı sert bakışlar bağışlandık babamın hatırına... baş köşede oturan gayyım felli biri fırlattı tütün kesesini orta direğin dibinde oturana şapkası yana eğri bıyıkları üzümlü çıkarmadan sesini doladı cigarayı tomarın en hasından yarı bel bükerek yaklaştı ağasına sanki kaşık ağzı kadar bir demiri vurarak çakmak taşına saydım,onikinci kıvılcımda tutuştu sarma verdi iki parmak arasına... şeytanın kıç beziydim bilirdim en gizemli namahrem sırların geceden öteye sarktığını kurtuluş’ta erzak taşımış ninemin duyardım hep öyle anlattığını haremlikte oturmazdı ninem üstündü,madalyalıydı benim üstünlüğüm de nineminkine dayalıydı... -ağam bizde yalan olmaz inhisar yüklü denklerimiz bir kaç ta mavzer dağ köylüsü adamıyız,ekin yok ekmek yok yaman olur kışlarımız halımız bu, kalleşlik südümüze yakışmaz bizim ekmeğini helâl ver... iğde odunu sır verdi de ıslık çalarak sobadan bir tek kelime alamadım ninemin ağzından uyumuşum şatıroğlu veysel’in geldiği gün gibi hatırlıyorum hepsini dün gibi... kasım |