Yaşlılık işte
gitgide ağırdan alıyorum her şeyi,
çok geç uyanıyorum mesela uyanırken perdeleri geç aralıyorum, pencereleride... kahvaltıdan önce mutlak cigaramın dumanı dolanır başımda alışkanlık işte. her sabah en az üçbeş kez de öksürürüm bu sabah biraz fazla uzadı hayırdır inşallah.. ağırdan iniyorum merdivenlerden... gazeteler her zaman olduğu gibi kapının altına bırakılmış ön sayfalarına bir göz atıyorum görüyorum ki kanlı bıçaklı yine memleket alışkanlık işte fazla takılmıyorum hani önceleri olsaydı, Memed’in karaladıklarını silmeye kalkışırdım duvarlardan. yok yok sanırım bu şehirde ağırdan alıyor benim gibi her şeyi baksana, daha kimseler uyanmamış saat dokuzu geçmesine rağmen sonra pideci Süleymen söyledi bugünün pazar olduğunu aman günlere takıldığım mı var sanki ? hem günlerin ne önemi var ki artık benim için. ama inanırmısınız sevdiklerimin ölüm günlerini hiç unutmam ! her insan biraz ölüdür demişti E.Cansever sanırım unutmuş olmalı her insanın sevdikleriyle gömüldüğünü aynı mezara Mutsuzlukta kocaman bir şeydir dostlar mutsuzlukta mutluluğun uğramadığı şehirlere geçen hiç unutmam, hıyarın biri yine merdivenlerden yukarı çıkarken ağır ağır amca; sen eniyisimi otobüsü bekle diye aklınca takılıverdi... belimden çıkardığım gibi öndörlüyü göbeğine dayadım, istersen sen biran önce toz ol evladım diye o an çocuğun yüzünü görmeliydiniz... çocuk dediysem yirmi yirmibeş yaşlarında öküzün biriydi. canım ondörtlü de dediysem bizim Memedin oyuncak tabancası nasıl olduysa ceketimin iç cebinde kalmış. inan hala saklarım bütün oyuncaklarını... siz bakmayın şimdilerde öyle her şeyi ağırdan aldığıma bir zamanlar şu merdivenlerden bir solukta çıkardım ha ! çoluk çocuğa madara olmuşuz şimdi o ayrı bir şey... sahi Memed demişken hiç göreniniz var mı ? uzun boylu esmer bir çocuktu gözleri kahverengi, ve deniz gibi giyinirdi bir Eylül akşamıydı evet evet... |
saygıyla