OLASILIĞI GERÇEĞE DÖNÜŞTÜREN AŞK
OLASILIĞI GERÇEĞE DÖNÜŞTÜREN AŞK / k u r t u l u ş (kurtuluş aforizmaları isimli kitabımdan alıntıdır)
Güneşli günlerin sabahına birlikte uyanmıştık Sevgiye günaydın demiş, el ele vermiştik. Ayrıldığımızda hem eksilmiş hem çoğalmıştık Buluştuğumuzda hem aşk hem de sevgimiz artmıştı. Katman katman yer etmiştik masum kalplerimize söküp atamamıştık içimizden derin sevgimizi Akşam güzeli bir kentte, derin soluklarla buluşmuştuk bol yıldızlı bir geceydi, sabahın ışıkları sökene dek ayaktaydık. Eski zaman albümü gözlerin, bir hapishane türküsü gibi sıcaktı. İnsanlığın sonsuz çığlığı aşkı, kuşatmadan kurtarmıştık Timsah gözyaşları ve meyhane türküleri arasında kedercilik oynamıyorduk Fantezilerdeki yaz aşklarının sulu gözlerine tamamen uzaktık. Aşkımızı korumak için direniş gücümüz vardı elbet. Çünkü biz gerçekçi olup imkansızı istemiştik nihayet. Önce aşkımızı, üzerine bulaştırılan kirlerden arındırmıştık, Sonra aşkımız için vardım, varım ve var olacağız demiştik. Aşkımız kötülüklerin mezar kazıcısı olmuştu. Kötülerse tarihin nostalji çöplüğüne dökülmüştü Ve biz olasılığı gerçeğe dönüştüren iradenin dürüstlük fenomeni doğruluk ağacının meyveleri olmuştuk. İnsanlık için büyüttüğümüz vicdanımızın sesini dinlemiştik sonsuz sevgi anlayışının sımsıcak sevecenliğini yaratmıştık. Özgürlükçü bir fedakarlıkla mutlak eşitliği savunmuştuk tükenmez kalem gibi yüreklerimizle aşka savrulmuştuk. Düşüncelerine ısırgan otu değmişçesine kıpır kıpırdı içimiz Gençliği bir anlığına lütfedilmiş ihtiyar aceleciliğiyle öpüşmüştük Gizli dil ile konuşulan aşk kendini sevgiyle yenilemişti kır çiçeği hasretimiz aşmıştı kendini, hüzünleri sevince dönüştürerek. Haddini bilmez dokunuşların sahibi ellerimiz dolunay ın parlak ışığında masum bir kelebek olmuştu. Yıldız dolu yakamoz barındıran gözlerimiz çiğ damlası göz yaşlarını kendiliğinden silmişti artık. Ve artık yaşamak bir fon müziğiydi kırılgan ezgilerde Ayrılık zamanı kadar yağışlı da değildi iklimler hüzün evrenimizde. |