(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Eskiler Bizi Tanır şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Eskiler Bizi Tanır şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Aikuku kabilesi ( ben uydurdum bu kabileyi şimdi. Vikipedi falan uğraşamam bu kadar yorumdan sonra ) haaa, ne diyordum, işte bu kabile dumanla haberleşmeyi icat edince,, (mesela yani) dur bakaym ya, içim rahat etmicek, kim bulmuş bir bakıp dönerim,,, (kimin bulduğu net değil,,, aborjin kabilesi varmış Avustralyada, onlar kullanmış, ama kimin bulduğu bilinmiyor kabile anlamında. şimdi baktım vikipediden.) döndüm şimdi,.,, ya ne dicektim. unuttum..
dumanla haberleşince kızılderililer, beleşe getirmişler işi.. bu kadar basit mevzu.
Bilindiği üzere Türkler’in ilk yerleşim yeri Orta Asya olarak kabul edilmektedir.. Türkler’in ana yurtları hakkında genel olarak dört tane düşünce olsa da, çoğunluğun kabul ettiği görüş “Tanrı Dağları’nın kuzeyinin Türkler’in ilk anayurtları olduğu” dur. Orta Asya’daki Türkler’in bazılarının Rusya ile Amerika kıt’asının bağlantı noktasından (yani Bering Boğazı civarı kast ediliyor) geçerek Amerika’ya ulaştığı düşüncesi var. Bazı kalıntılar ve göç yolları da bu düşünceyi destekliyor. Hatta “Piri Reis’in çizdiği ilk Dünya haritasında bu harita çizildiğinde henüz Amerika Kıt’ası keşfedilmemişken haritada Amerika Kıt’asının da gösterilmesi, bu konuya bir ışık tutuyor.” diye düşünenler de var… Kızılderililer’in bundan yaklaşık 35.000 yıl önce Amerika Kıt’asına yerleştikleri biliniyor. Kızılderililer, Sibirya civarındaki ata yurtlarındaki avlakların (av alanlarının) yetersiz geldiğini düşünerek, bugünkü Asya ile Amerika’yı bağlayan Bering Boğazı çevresinde yeni av alanları aramaya başladılar ve rastlantısal olarak Amerika’ya geçtiler. Oradaki avlakları beğenerek oraya yerleşme kararı aldılar. (*) O günden beri o bölgeyi yurt edilen Kızılderililer, günümüze kadar kültürlerinde pek değişiklik yaratmayarak gelmişlerdir. Günümüzde ABD’de resmen kabul edilen 554 tane Kızılderili kabilesi var.
Kızılderililerin Türkler’le olan ilişkisini birkaç bölüme ayırarak sınıflandırmak istiyorum:
Yaşantı Benzerlikleri:
1- Bilindiği üzere Türkler “avcı” bir soydur. Bugün bile izlerini hissettiren “avcılık ruhu”, Kızılderililer’de de görülüyor. Zaten göç yoluyla Altay Türkleri’nin Amerika’ya geçerek orada Kızılderilileri oluşturması düşüncesinin de temelinde avcılık var.
2- Kızılderililerin kullandıkları av aletleri, temel ihtiyaçlarını gidermeleri için kullandıkları eşyalar… Türkler’in kullandıklarıyla benzer özellikler taşıyor. Üstü sivri çadırlarda yaşamaları, önleri kesik giysiler giymeleri, “huş” adı verilen oyma kayıklar kullanmaları… da Türk yaşantısına benziyor.
3- Kızılderililerle ilgili gördüğünüz resimlerden anımsarsınız, onlar da tıpkı Türkler gibi atlı yaşam süren topluluklardır.
Halk Kültürü Benzerlikleri (Folklorik Benzerlikler):
1- Kızılderililer’de “loğusa kadınlar” a önem verilmesi, onlarda bir kutsîyet bulunduğuna inanılması ve kırklarının yapılması, onların silahlara dokunmalarının yasak olması kültürel bir benzerliktir.
2- Atabaşkan ve Keçuva kabilelerinde Türkler’e özgü olduğu bilinen, parmakların arasına sicim (kalın ip) geçirilerek oynanan “sicim oyunu” nun oynanması da yine benzerlik teşkil etmektedir.
3- Cenazelerde “yasçı” ların bulundurulması da Türkler’le Kızılderililer arasındaki belirgin benzerliklerden biridir. Orhun Yazıtları‘nda da geçtiği üzere, en eski soydaşlarımız da ölüm törenlerine “yasçı, sıgıtçı…” denilen “ağıt yakan” ölü ağlayıcıları getirtirlermiş. Kızılderililer de tıpkı Türkler gibi bu biçimde törenler yapıyorlarmış.
4- Bizdeki “Kırkpınar Efsanesi” nde anlatılan ve pehlivanların can vermesine kadar devam eden güreşlerle, Brezilya Ormanları’ndaki Zakuma Kızılderilileri’nin tuttukları “güreş“, benzerlik göstermektedir.
5- Mohavk Kızılderilileri’nin Anadolu’da oynanan ve arasında “uzun eşek” oyununun da bulunduğu oyunların 12′sinden 11′ini bilmeleri de yine benzerliğe örnektir.
6- İnkalar’da bizdeki “kopuz” a benzeyen bir tür sazın bulunduğu gözlenmiştir.
Dinsel Benzerlikler:
1- Halk kültürü benzerliklerinde belirttiğimiz “loğusa” ya kutsiyet verilmesi, dinî kültürün de bir yansımasıdır.
2- En eski Türk inancı olan “Şamanizm” (Gök Tanrı Dini) ile, Kızılderililer’in inançları arasında çok yakın benzerlikler vardır. Aşağıdaki bilgi dikkat çekicidir:
Kızılderililerin yaptığı merasim ve kutlamaların en ilginç yanlarından birisi, kabilenin Şamanı’nın “Gök Tanrı” olarak kabul edilen “Ulu Ruh” a daha çok yaklaşmak ve kabilesi için O’nun yardımını ve rahmetini talep etmek maksadıyla, bu düzgün”direğe”tırmanmasıdır. Dinî maksatlı bu merasimi yöneten Şaman’ın bu direğe tırmanması, mensubu olduğu kabilesini kötü ruhlardan ve onların sebep olabileceği hastalıklardan koruması, yeni yılda kabilesine bol mahsul bahsetmesi konularında görüşme talep etmek maksadıyla”Gök Tanrı”ya daha yakın olma amacı taşır. Direğe tırmanma merasimi Kaliforniya eyaletindeki Camella Kızılderilileri arasında oldukça yaygındır.
3- Amerika yerli Kızılderili kabileleri ile Sibirya Saka, Altay, Hakas, Telvit ve Tuva bölgelerinde yaşayan eski Türk âdetlerinin ve mevsimlik dinî merasimlerin birbirine benzemesi ve paralellikler göstermesi oldukça ilgi çekicidir.
4- Bilindiği gibi Türkler’de “totemizm” yoktur. Yani Türkler “totemleştirdiği” (kutsallaştırdığı) canlı – cansız hiçbir varlığa tapmazlar. Fakat Türkler’de çok yaygın bir kutsîyet duygusu vardır. Güçlerinin yetmediği “gök gürültüsü ve şimşek” gibi doğa olaylarını kut’lu saymışlardır. Ötüken Ormanı’nı, “Iduk Ötüken yış budun” [Kutsal Ötüken Ormanı'nın Budunu (Ulusu) ] diye kutsallaştırmışlardır. Veya “İnçü Ögüz’ü” [İnci Irmağı'nı] temiz tutmuşlar onu kut’lulaştırmışlardır. Fakat bu sayılanlara hiçbir zaman tapmamışlardır. Totemizm inancına sahip topluluklar, totemlerin bir ruh taşıdıklarına inanır ve o totemlerdeki kut’lu ruha sahip olmak için onları bedenleriyle bütünleştirirlermiş. Fakat Türkler hiçbir zaman en kut’lu varlıklardan birisi olarak gördükleri “Bozkurt” u pişirip yememişlerdir. Kızılderililer’de de bu “kutsallaştırma” olgusu bulunmaktadır. Bu da ayrı bir benzerliktir.
Irksal Benzerlikler:
1- Türk Irkı’nın belirgin bir kafatası yapısı vardır. Buna “brakisefal” kafatası tipi denir. Kızılderililerin bu kafatası yapısına ne kadar uygun oldukları tartışılabilir (benim de bu konuda pek bilgim yok); fakat göz ve çene yapıları Türkler’inkine benzer özellikler taşıyor.
2- Yapılan araştırmlarda, Kızılderililer’in Dna’sı ile, Türkler’in Dna’sı arasında çok yakın bir ilişki bulunuyor. Hatta Kızılderili Dna’sına Türkler’inkinden başka hiçbir Dna uymuyor. Bazı kaynaklarda “y kromozomunun” sadece Türkler’de ve Kızılderililer’de bulunduğu söyleniyor; fakat bu işin bilimsel boyutundaki bilginin ne derece doğru olduğunu bilmiyorum. Kimisine göre “y kromozomu” her erkekte bulunuyor; fakat buradaki haritada ise kromozomların Dünya haritasındaki dağılımına baktığımızda bu düşüncenin doğru olabileceği kanısı ortaya çıkıyor.
3- Tüm bu ırksal özelliklerin devamı niteliğinde, benim aklıma takılan bir şey ise, “ten rengi“… Bugün dünya üzerinde yaşayan yaklaşık 300 – 350 Milyon Türk var. Bu Türkler dünyanın birçok bölgesine dağılmış biçimde yaşıyorlar. Normal koşullarda iklim farklılıklarının veya coğrafi özelliklerin kişilerin biyolojik yapılarını bile etkilediğini düşünürsek, Türkler içerisinde “beyaz tenli” olmayanların da olması gerekiyor. Fakat dünyadaki bütün Türk topluluklarından bir kişiyi örnek olarak getirseniz, hepsini bir arada gördüğünüzde hiç “siyah tenli” (şu araplardaki veya zencilerdeki karalardan… ) Türk göremezsiniz. Kızılderililerin ten renkleri ise, sanki Türklere göre biraz daha koyuymuş gibi geliyor bana…
Dil Benzerlikleri:
1- Belki de bizim için en önemli bölümlerden birisi olan “dil” bölümü, gerçekten de bu konudaki düşüncelerimizi en çok etkileyen benzerlikleri içeriyor. Bugün kullandığımız Türkçede bile sıkça geçen sözcüklerin bazılarını, Kızılderililer bugün kullanıyorlar… Yapılan araştırmalar neticesinde “ses benzerliği” temeliyle yaklaşılarak bulunan birkaç sözcük şöyle:
Yatkı: Ev, yatılan yer Dodohişça: Dudak Lı-ık: Vatan, ili Tamazkal: Hamam, temiz kal T-sün: Uzun Hogan: Kerp… ev, Hopan Missigi: Mısır Tepek: Tepe Hu: Selam Tete: Dede Türe: Türe, Töre Atış-ka: Ateş Yanunda: Yanında Aş-köz: Yemek Tapa: Tuba Yu: Su, yu-mak, yıkamak İldiş: Dişleme
Yukarıdaki sözcükler, gerçekten önemli benzerlikler. Bugün Kızılderililer’in 600′e yakın lehçeden oluşan bir dilleri var. Ve bu benzerlikler, bu lehçelerin anası özelliğindeki Atabaşkan Kızılderilileri‘nin diliyle olanlardır. Nihayetinde Osman Nedim Tuna, dillerdeki benzer öğeler ile ilgili şöyle diyor:
- Benzer iki dilde ses ve anlam bakımından eş sadece “bir” sözcük varsa, bu bir rastlantıdır.
- Benzer iki dilde ses ve anlam bakımından eş “iki” sözcük varsa, üzerinde düşünülmelidir.
- Benzer iki dilde ses ve anlam bakımından eş “üç” sözcük varsa, bu iki dil arasında kesinlikle bir bağlantı vardır.
Bu açıklama, Kızılderililer’in dili ile Türkçe arasındaki bu benzer sözcüklerin önemini vurgulamaya yetiyor bence.
2- Kızılderililer’in dili ile Türkçe arasında sözcükler bakımından büyük eşteşlikler var; fakat sözdizimi ve gramer bakımından bu iki dil birbirine biraz uzak gibi duruyor.
3- İki dilde de seslenmeler, akrabalık ünvanları ve ünlemler benzerlik gösteriyor.
Ayrıca Kızılderililer’in kullandıkları aşağıdaki iki bayrak da dikkat çekici. Türkler’in ve Türklüğün sembolü olan “Bozkurt“, Kızılderililer tarafından da seviliyor ve benimsenerek sembolleştiriliyor…
Hanımefendi, iletişim problemi çoğumuzda var...Ancak, eskilerde fazla kalmaya gerek yok.Çok makbul olsa yenileştirirlerdi... Tebrik eder saygılar sunarım.
''her şey düzensizleşme eğilimindedir. yalıtılmış her sistem dağılır;iç enerjisini tüketir ölür.
yok oluş çevreyle alış veriş sürdükçe,akış devam ettikçe engellenebilir.
düzen kaosu ,kaos düzeni üretiyor.
var oluş; denge ve dengesizliğin,istikrar ve sağmanın düzen ve düzensizliğin birliğidir. tam düzende tam düzensizlikte yok oluştur '' kim demiş bilmiyorum:)) ben anlamadım ya siz? :))) günlüklerime not almışım eski ve yeni ve aradaki iletişim... ya kısacık şiirin de neler var insanı böyle derinlere sokuyor
öyle biriletişim sorunu vardı ki, ne kendinden, ne ailesinden, ne asaletinden,ne kimliğinden,nede yetkin olabilecek bir özgüveninden bile haberi yoktu.hatta emin değildi.En güzeli, topu taca atıp,vallahi sen bizi eskilere sor,nasıl birisiyiz referansının karşılığı olsun. denildi geçildi.İletişim olsaydı, tck no. ie seceresini dökerlerdi. Daha güzel eserlere imza atabilmeniz dileğimle,
Aikuku kabilesi ( ben uydurdum bu kabileyi şimdi. Vikipedi falan uğraşamam bu kadar yorumdan sonra ) haaa, ne diyordum, işte bu kabile dumanla haberleşmeyi icat edince,, (mesela yani) dur bakaym ya, içim rahat etmicek, kim bulmuş bir bakıp dönerim,,, (kimin bulduğu net değil,,, aborjin kabilesi varmış Avustralyada, onlar kullanmış, ama kimin bulduğu bilinmiyor kabile anlamında. şimdi baktım vikipediden.) döndüm şimdi,.,, ya ne dicektim. unuttum..
dumanla haberleşince kızılderililer, beleşe getirmişler işi.. bu kadar basit mevzu.