Issız bir yoldu seninki
Aug,31/07
Issız bir yoldu seninki Uzundu, Yol mu yorgundu Sen mi daha çok, Gülmeye çalışan dudaklarından Çıkaramadım, Gözlerinse yorgunluktan mı öyle bakardı, Lanetinden mi kayıp zamana Ya da… Vazgeçmişliğinden miydi, Zor geliyor, konduramıyorum be Mualla! Çiçekler beklemiştik Oje sürerken Ve saçlarımıza dolarken bigudileri Sıcak yaz öğlelerinde Ilık akşamüzerlerinden, Hafiften papatya kokusu saçlarımızda… Hakikaten de açıyordu değil mi Rengini bal rengi saçlarımızın, Güneş altlarında kavrulmamıza Değmişti değil mi Mualla? Şile bezinden elbiseler modaydı tam da o zamanlarda Ucuzdu ya kumaşı, Rengarenk dikerdi annem, Sana da dikmişti Uçuk maviydi seninki Benimki nar çiçeği… El değdirmezdik elimize Büyük bir meziyetle… Hani yakışıklı bir çocuk vardı Hani saatlerce otururdunuz da pastanede Bir türlü izin vermemiştin Ne açılmasına Ne de elini tutmasına… Ah… Mualla… Rahmetli baban Öpüyor mudur alnından? Ne diye o doktor gence Tutunup kaldın ki, Tenine değmek istiyordu o sadece Sakınırken sen elini… Diyemedim be sana Mualla, Bağıra bağıra… Az az söyledim Sen onlara bile tahammül edemedin… Hep bekledin… Yolun yorgundu Mualla, Sen yoldan yorgun… Hala aklımda gözlerin İlk beyazların çıktığında, “Aman, boyarız” demiştim Üç hafta mı sürmüştü hüznün? Issız yolun Çok ıslattı geceleri yastığını, Söylemesen de bilirim, Ah be Mualla, ne diye takıldın kaldın o adama? Yol yordam da bilirdin Oysa... Kimbilir evlenseydin o Aklı başında adamla O çok istediğin çocuklar da oynaşırdı Etrafında. Ah… Mualla… Ne elin ısındı Ne tenin… Yüreğinse yangın yeri… Mualla var ya, Edebine küfredesim geldi O musalla taşında! Gülgün Karaoğlu |
yüreğinize sağlık.