Lâmekan
açılsa tüm perdeler, görünse günün yüzü
gecenin kucağında, sende bulsam gündüzü sunduğum aşk nağmenin boynu bükük önsözü: bir kerecik dönüp de bana baksan diyorum, senden gayri her şeyi, bende yaksan diyorum... diz çöktüğüm her yerde ayağının izi var, secdegâhım yüzündür, alnmda aşk tozu var hani derler eskiler "bir kervan yıldızı var" kaybolduğum yollarda, birden doğsan diyorum kapatsan yanlış yolu, dağlar yığsan diyorum... elimde olsa bile gönlünün haritası bitmek tükenmek bilmez bendenizin hatası söyle, nerde aşkının en kestirme rotası? beni sana götüren yolu buldur diyorum, yahut tuttuğum yolu sende oldur diyorum... hangi rüzgarlar taşır gül kokan nefesini? hangi aşka sorayım vuslat efsanesini? her çıkmaz sokakta ben duysam ayak sesini ruhumun başkentine hicret etsen diyorum yalnızca bana gelip, benden gitsen diyorum... yokluğun müsebbibi bu yetim asırların elinden tutanı yok aşikare sırların sensiz zindan olduğu köşklerin, kasırların lâmekan yüreğime kapın açsan diyorum titreyen yangınıma huzur saçsan diyorum... kâh dikenler ekmişsin güllerinin dalına kâh kaçıp saklanmışsın Kaf Dağı’nın ardına neden hapsettin "seni" elemin sandığına? lutfedip kilitleri bir bir kırsan diyorum, kanayan ellerime güller sarsan diyorum... tükenince ümidim, düşünce kör kuyuya, çaresizliğim beni çekince bir kuytuya ışık tutsa hayalin daldırmasa uykusa gece senle başlayıp senle bitse diyorum, çekinmem sarılırım sinen odsa diyorum... yahut ayın ışığı dökülse saçlarına yağmurca yağsa uykum dizin yamaçlarına ve dönüşse kucağın yağmur sarnıçlarına kucağında rüyaya beni salsan diyorum rüyamda da yanımda, benle olsa diyorum... kaçacaksan hep böyle aşkımdan diyar diyar geleceğim ardından, gücüm yettiği kadar ecele bırakmasan, ellerinle kurup dar saçının tek teline beni assan diyorum son anımda, bu sessiz hale sussan diyorum... on üç haziran iki bin on bir foto: engin başa |