Karanlıkta gelen...
Saat sabahın tam tan uyanışındayken
Arsız bir ayaz sızar odanın ücra köşesine Kimsecikler yok sanıyor gibi süzülür önce Tavandaki çanı sallayıverir pervasız,sinsice Titrek bir ses duyulur sonra dip odadan; Kimdir o?Yoksa, sen misin?Geldin mi? Beni buralarda bırakmayacağını biliyordum Her gün gelişine kucak açmış bekliyordum. Gel !Gel hadi şöyle yamacıma, yaklaş biraz. Feri sönmekte olan gözlerimle bir kez daha göreyim Hisleri, veda mektubunu çoktan yazmış ellerimle O gül yüzüne bir avuçluk hasret kafesi öreyim Hadi! Çok görme bunu bana n’olur Ömrümden ziyade zamanım yok biliyorsun Beni bugün burada buldun, buldun... Çık artık o karanlıktan, öyle ne duruyorsun? Çok çektirdin bana hala geçmedi mi inadın Sanırım ayaktasın, canlıdır kolun, kanadın Bir adım atsan bana hemencecik yanımdasın Durma!Uzat ellerini, sen benim tek sılamsın. Yoksa yoksa sen beklediğim değil misin? Yine rüya mı görüyorum yakaza karanlığında Kimsin, nesin, bir ses de mi veremezsin Tükenen bu bedene, ben dostum diyemez misin Ve güneş dışarıda iyice yükselir Odanın içine hüzme hüzme süzülür Aydınlık sarınca karanlık duvarları Geceden açık kalmış bir pencere görülür. Buğra San |