an-ı dem adem şehr-i İstanbul seviyorum senizaman; sevdaya itham ederken baş kahramanı seri cinayetler işleyen azalı bir katile bürünen ruhun prangasında ertelenmiş yaşanmışlıkların ertesi gününe beş geçe iki gözüm şehr-i İstanbul ki ben, seninle hicrana bağdaş kurdum büyüdüm, sende hiç gelmeyen mavi trene beklerken siyah/beyaz fotoğraflarda kırmızılığından darağacında infaza sürükleniyor Haydarpaşa;küçük gözlerime sirayet etmiş resmin ayak uçlarına dökülen tuzlu suyuma bakma sen lâlliğe meyilli bedenim kaç kez susma orucu duracak Meryem süresinde? akrep ve yelkovanın iz düşümünde ötelenmiş kara peçeli gece hiçliğim, kaybolmuşluğun karanlığına çalarken İstiklâl Caddesindeki kalabalıkta kırık kalemle şairliğe soyunan bendeniz umut ektim vav hali bedenimle günahlarından tövbe eden Züleyha oluyorum diz çöktüm Pertevniyal Valide Sultan Caminin avlusunda sırça bir köşke denk gelse de siyah/beyaz’a çalan düşleri sığdırdım bir çikolata kapına Şemsli’ğinle kuruyacak o kadar çok ıslak kirpiklerim var ki ey İstanbul bendeniz hangi sözcüğe emanet edeyim seni Kız Kulesi hangi acun harfi taşır gözümdeki varlığını hangi söz cümbüşü çeker işveli güllüğünü deniz kabukları öksüz kalır gecenin er dar vaktinde çıplak kabuğa bürünür senli cümlelerim olmayınca bilirsin ki Galata Kulesi Hazerfen olup kaç defa gösterdin bana kuş bakışı şehr-i İstanbulu mihengeye vursalar âşık’ımı has altın gibiyim ben ram oldum mum ışığı aydınlatırken beton duvara gussa-i matemi giydim mintana niyetli Şu’un anlamamakta yetim kelebek kanadı kırık solgun renkleri Niyyet-i hilkatı âşk Gulgule-i Cem neyliğime yüzüme vuran lodosa fısıldadı ey yaşam rengime bürünen şehr-i İstanbul gayret-i gufran esirgeme bendenizden senin yanında pir olmaktır tek dileğim sohbet-i hemdem olan Marmara zemzemliğini muhtaç eyleme âşık’ı dest-i kaderle çekme elini ben,senim gayri şehr-i İstanbul efsane-i Yusuf’u boyalı cemalinle dilsiz kaleme dua saflığında zemzem’im oldum ey Marmara saz-ı kaza oyunbaz feleğe geçse de Hande-i hurrem eksik olmasın gögüm(n)de hak olur bende yüreğin(m) cancağızım tecelli-i hayat ne olursa olsun efsane-i Yusuf’umsun sen canözüm şehr-i istanbul’um cancağızım cansuyum gordion 14/06/2011 an-ı dem adem : insanın soluk alma anı ram : boyun eğen hande-i hurrem :şen gülüşler gussa-i matem : matemin kederi tecelli-i hayat : hayatın talihi ( veya cilvesi) saz-ı kaza : mealen : kaderin sazı dest-i kader : kaderin eliyle (yardımıyla) şu’un : "olup biten " gulgule-i Cem : "Cem" özel isim olarak yazıldığından Hz. Sülayman’ın sesi niyyet-i hilkat : yaradılışın amacı gayret-i gufran : affetme efsane-i Yusuf : Hz. Yusuf efsanesi pir olmak : yaşlanmak,ihtiyar olmak hak :toprak sohbet-i hemdem : canciğer arkadaş sohbeti(Muhabbeti) |