Gözü Kahve
İstanbul’un en kalabalıksız köşesinde bir ben var,
bir de bendeki benden habersiz sen varsın... Ali Usta’nın yeni çırağının gözleri saçlarına takılmıştı ama saçların hiç acımıyordu. tıpkı gözlerim kalbine bir hırsız gibi girdiğinde; hiç korkmadığın gibi karanlıktan. ben sevmiyordum yeni çırağını ali usta’nın. çünkü yeniydi bilmiyordu beni daha dün gördü en yakın. sen yeni değildin gözü kahve, sen görmedin beni. ama ben,gözüm açıkken ve kapalıyken hep seni gördüm. neyse boşver artık beni... hiç değişmemişsin gözü kahve yine derinlerdesin... istanbul mavisi bir başkadır. ne benim gibi ürkek, ne de senin gibi aldırmayan alıngandır. hatırlar mısın? bir bayram sabahıydı. kırmızı papuçların vardı. hasta babanın zorla kazandığı üç beş kuruşla aldığı papuçların... kırmızıydılar, üstelik beyaz tokalrı ra vardı hem de deriden. sevinçliydik, iskeleye kadar koşmuştuk. ellerin ellerimdeydi. yorulurduk, arada bir öksürürdün yüzün de kızarırdı. yüreğinden gelen kahkahalar boğazında düğümlenirdi. benim kahkaham birden kesilirdi. ya bir an gelir de, elini elimde bulamazsam diye; nefes nefese korkardım. oysaki sen hep gülerdin... ne olduysa papuçunun tokasını aldı götürdü deniz, bilmiyordu! birlikte sevincimizi de götürdü. bilmiyordu! senin papuç tokasını ne kadar sevdiğini bilmiyordu! benim seni, ne kadar sevdiğimi bilmiyordun! sen bir papuç tokası için hep denize bakardın. ben de küçücük bir sevgi için hep sana bakardım... kahve gözlerine bakardım, dudaklarına bakardım, sonra saçlarına... saçlarına bakamazdım, bir çift göz takılmıştı saçlarına ama saçların hiç acımıyordu. bu yüzden sevmiyorum yeni çırağını Aali Usta’nın... şairin notu: yıllar evveldi henüz aşık olmuştum ve henüz deli ki akıllı olduğum pek de söylenemezdi. yıllar evveldi ve ben bu şiiri yazmıştım tüm çocukluğumu kadınlığım sanarak.. |