Yakup sabrından Yunus’un sabır sofrasına geçiyor vakitsizketum bir kalemin faili meçhul yalnızlığına ramak kala çık gel cancağızım Züleyha’nın tek günağı boynuma urgan iken firari kara peçeli gece gözlerinde hüzün dolu şehr-i istanbul uçurumun kenarında yokoluşum kaçınılmaz bir galaya hazırlanan korku filminin sahneleri çekerken saçlarımı dudaklarım vuslat zemzeminde yâr gel cancağızım gelmişim geçmişim geleceğim ol aşk tek bir hece olurken hicran lugatında yağmur suyu ruhumu vaftizledi bir gece vakti Şemsliğinle doğup sana batmak dar-ı acun alfabelerinde tek bir yürek olurken kelimeler varlığının lugatında benliğimi daragacında infaza yükledim cancağızım yitiriyorum hicran kokan veda sözcüklerini dilimin ucunda bir şarkı sözlerini kaybetsemde notaları sen kokan cansızım örsledim kağıdımın ism-i nâzımının gitmediği satırları şakağından vuruyorum içi boş cümlelerimin sen olmayan mısralarımda sana susuyorum hep yâr lâl dilim hecelemeye niyetlenirken yitiriyorum 32 harfi boynu bükük kaf’a bürünüyor Galata kulesi doğrulsa bi sevda coğrafyalarının efsanevi şehrinde lâlliğim Süleymaniden çıkıp hüdhüd kuşu getirir zemzemi sokul satır aralarına cansızım başı dik kalemim ayaklansın yüreğim senden başka mesken mekan bilmedi yâr efsunlu dolunay Eminönü Yemincami önünde bir fincan mutluluk direndi ıssız kaldırımlarda in/cin top oynamaya niyetlenmişken tercümanı oluyor saatin tik takı öz’ümsün sen cancağızım sözüm oluyorsun dudak kenarındaki cümlelerimin körelmiş köreltilmiş dilimde senli cümlelerim söyleyemediklerim söylediklerimin susma orucunda olsa da tek cümle oluyorum ateşbâz dudağında küllenen yüreğim maviliğinde avucumda kanadı kırık kelebek kanat çırpışlarına yardım etmeye yeltenen kız cocuğu duaları yorgun düşmüş dudaklarında. her yolculuk sana varmak sana kavuşmak oluyor cancağızım ekmek arası özlem yanığı mavi trenin güzergahından sen olan yollar sessiz feryat-ı figanların istasyonda vuslatı giydiriyorum her bir heceye sana gelmeye niyetlendim cancağızım büyümeliyim maviliğinde yetişmeli gül-ü rânâ’m sen sakın büyüme cansızım sen kal Yasin süresinde sakın ayrılma oradan cansuyum gitme zeytin tarlalarını geçiyorum Kudüs de üşüyen bedenimi saran Mescid-i Aksa kudsiyetine sarıyor tenimi Kubbetüs - Sahrâya düşmeliyim Mecnuna özenerek Ağlama duvarının dört kare taşı tuzlu suyumla yıkadım yüreğimi dillendiğim gögsünde soluklanayım sadece gül yeşersin maviliğinde bülbülünü şükredip her an cansuyuyla tazelenen.. geçmişimin tozlu raflarında kaldı ruhum sana yürüdüm yarınlarımda maviliğinin aydınlığına vur savur beni ıslak zenci kölelerinin aralarında cancağızım hüsnüyusufun tazeliğinı bırak küçük avuçlarıma. kalemin sesli harfleri sensiz susuzlarımın refaketçisiyken yazgıma düş vuslat mukaddesligiyle en yalın halinle düş düşlerimi kalemimin ucu bitti kelimelerimi yitirdim sözcüklerimi bitirdim gel cancağızım ruhum Yakup sabrından Yunus’un sabır sofrasına geçiyor vakitsiz harf harf inliyor senli cümlerim Meryem’in dudak kenarında sensizlik sessizliği azılı bir katil iken “ benliğimi’ Yusuf’un kuyularına kefensiz gömüyor gel zemzemim gel cancağızım gordion 25/05/2011 |