ÜÇ SORU BİR CEVAPHayat; Bilinmeyenlerin çokluğunda, Çengeli mazi ve müstakbele takılı, Ve sonsuz buhranlarla yargılı, Üç sorulu bir bulmacaymış. Ve çözen, çözdüğü kadar varmış. .........................Soldan sağa bir. “Suç ve ceza” Hayat; Ne Dostoyevski romanına sığacak kadar küçük, Ne kardeş kanı içen Adem’in oğlu kadar asiydi Hayat; Demir parmaklıklardan sızan güneş kadar asildi. Şimdi bırakın desem tüm güneşleri, Mavilerim üşümese, mabedinde gönlümün Küsmese avluya mahpus sarı laleler. Sövmese demir kapı ardından gelip geçenler. İşte bu benim dese aynadaki yüz, Aldırmadan ağaran saçlarına,sararan tenine Sussam aynadaki ben konuşur mu benimle? Okşar mı saçlarımı morarmış elleri. Ya da ben silebilir miyim ıslanan gözlerini? ........................Soldan sağa iki; Suçluların suçsuzlanarak paklandığı yer? Belki cennet kadar eski, cehennem kadar gerçek Belki su kadar ıslak belki düş kadar yalanmış hayat . Oysa: Islak terliklerin aynasıdır soğuk, Ve demirden mızraktır parmaklıklar. Hırçın bir yarasadır gecenin koynunda “düşünce” Ya da tırnaklanmış bir duvardır zemheride “düşünce” Us boğuk, ısırır gölgemi asi karanlıklar Hangi gecenin sonrası sabah, Hangi sabahın düşünde aydınlıklar. Suçlarım bir sancı düşürürken dilime Açan bir gül kokusu girer mi yüreğime? Issız bir konukluktur şu kahpe koridor, Ömrümden ömrüme saklı kaldı anafor Voltasına bir türkü düşer Antep’li Hasan’ın Ağır ağır hasret kokar adımları, Elinde ne Dostoyevski romanı, Ne Kabil’den kalma günah İlk figürde boynu bükük kaldı o semah. Ne çare; Aynı yerinde ,aynı çentik bahçedeki asmanın. Neylersin ki Ve her gece koynunda yeri sıcak kaldı, karabasanın. Artık geriden bir annem Ve ninnisidir haykıran Ve bir gözü yaşlı çocuktur hep içimde bağıran. ......................Soldan sağa üç -Özgürlüğün şafak vakti?- -Hayat ve sen- Ve dar zamanlar, dar düşünceler. Dilim suskunken nöbetlerin seherinde, Sana üç cümle kurdum anne, Üç cümle, üçüde hep aynı hecede. Şimdi; Geriye dönsen bir bıçağın ucunda kalır kan, Gömleğimde o pıhtı eyvahtan kalan. Söylenesi kaç söz kaldı süpürülmüş o voltada Tertemiz bir sabırdan gayrı, Kehribar bir tespihin boynunda. Oysa dedin ya İnsanın bekçisi; Kendinin gölgesidir Ve hayat; Git ve gel iki adım, Bir biri üstüne hükümran oldu kararım. Bu gece hüzne dokunmasın beynimde gezen cüceler. En uzun halini kuşansın varsın tümceler. -Hayat ve sen- Anne kim demiş; Mapushanelere doğmaz diye güneş Yalamaz diye demir parmaklıkları sevda. Ağlamaz diye kırmızı tuğlalar. Çatlamış beton, akıtan oluklar. Sen mi dedin gardiyan.... Sen mi dedin! Bırak beni gardiyan... Bırak beni gardiyan! Suçuma pusu kurmadı gözlerimden doğan. Hayat; Bilinmeyenlerin çokluğunda, Çengeli mazi ve müstakbele takılı, Ve sonsuz buhranlarla yargılı, Üç sorulu bir bulmacaymış. Ve çözen, çözdüğü kadar varmış. |