ÖZLEMEK BAZEN DE...
Belki vardım,belki yoktum..
annem giderken ben ardından baka kaldım... kara zindanların üç adımlık voltalarıydı attığım adım adım bir elim cebimde,diğeri ile hüküm giyordum. ardımdan çığlıklar koparan rüzgarları , galiba çok sevmiştim. çünkü; bir kelebeğin kanadında yaşamıştım son üç günümü. özlediklerimi kelebeklerin kanadına işlemiştim sonra boşaldı ellerim boşaldı kovanlar... ve masa örtülerim... ve yatak örtülerim... altı basamaklı merdivensiz bir kapı eşiğinden, içeri sızmak gibi, özlemeyide kanadından kırarım sanmıştım... ama ne kelebeklerimi unutabildim... ne de özlemiyi alnının tam ortasından. ve özlemek en çokta vurmaktır hiç zaman almayan yerde... ...sonra...uçsuz bucaksız, bir bakış atmıştın sen.. ben en çokta bu bakışın hayranıydım. gizli öznelerle dolu bi yığın cümle bıraktın sonra, tutuldu dilim ve sayıklımak gelmişti aklıma... ben en çokta özlemek için almıştım o sakat cümleleri. özlemek bazen acı çekmektir.. gazeteler vardır bilirsiniz, hani o bomboş sokaklarda bir cesedin üzerine serili... kocaman umutların tükenmesinin tek sebebi. ben gazetelerimi orda bıraktım cihangirde.. kuru umutlarımı orada... şimdi özlemek istiyorum sevdiklerimi, ama bir türlü gazetelerimden kurtulamıyorum. özlemek en çokta gazeteleri yakmaktır cayır cayır... özlemek bir dudak payıdır hasretleri... ben dudak payımı, kelebeklerime bıraktım. tabi birde özlediklerimi... bir kelebek yıldız biçip; güneş ekebilmişse,özlemek en çokta verim almaktır... ben özlemeyi sen sanmıştım bir keresinde, hayalin gelirdi yüzyılların tozlu savaşlarından kimin ülkesinden geçsen; ceplerin soğurken ayrılırsın oralardan. ...sana özlemek nedir demiştim, bunu en iyi kelebekler bilir demiştin. anlamamıştım... şimdi anlıyorum... |