..KÖY MACERASI....
Sesler karışıyordu tan’ın en erkeninde
Gelmişti misafirler köydeki meskenimde Her bir kafadan bir ses yazma takmış kadınlar Önce hal hatır sonra sevgiyle günaydınlar Annem maya kalmamış köylülerle gidiver Daha akşam olmadan maya’yı getiriver Güneş açmıştı her yer sıcak ışıldıyordu Çorak yokuş aşağı kadınlar gidiyordu Tutmuştum kardeşimin sıkı sıkı elini Üflüyordu haziran sımsıcacık yelini Birden orman belirdi ağaçlar kenetlenmiş Yetişmiş dallarında envai çeşit yemiş Sincaplar zıplıyordu ağacın dallarında Baharlar gizlenmişti çiçeklerin alında Bülbüller şakıyordu cennetin türküsünü Kuşlar anlatıyordu bitmeyen öyküsünü Aşağı sarkan dallar yeşil yeşilin dengi Bu kadarmı yakışır toprağa kahverengi Tabiat sunumdaydı öyle el pençe divan Saklamıştı ağaca arılar bir kaç kovan Öndeki birkaç kadın şarkı mırıldıyordu Gökte neşeli güneş başka parıldıyordu Köye olan seyahat bir kaç saat sürmüştü Taş ve topraktan evler nihayet görünmüştü Köylüler yarıştaydı misafire ikramda Bu kadar çeşit yemek görmemiştim bayramda Yerlere yayılmıştı çifter çifter döşekler Evlerin ahırında anırırdı eşekler Tavuklar gıdaklıyor horozlar ötüyordu Patır patır yürüyen civcivlerden bir ordu Herşey bir yana amma bir garipti çocuklar Ellerinde ahşaptan topraktan oyuncaklar Kendisi sunar gibi yörenin libasını Tek onlarda bulursun dostluğun en hasını Hurra diyerek birden koşuştuk bahçelere Ağaçların dalını boş görmedim bir kere İstila etmişlerdi kapkara renkli dutlar Dalları kırıyordu çocuk yüzlü haydutlar Aldanmış uyuyordum oyunun neşesine Güneş battı kapıldım korku endişesine Koşarak kardeşimin gidip tuttum kolundan Dünya renk değiştirdi kara zifiri zindan Adımlarım hızlandı kalbim güm güm atıyor Güneş tüm haşmetiyle son bir hızla batıyor Durup bir soluklandım derenin kenarında Bir köşeye sinmişti birkaç inekle manda Zifiriydi karanlık göz gözü görmüyordu Titriyordu dizlerim düzü ters örüyordu Dik yokuşu inmiştim çıkmam gerek yukarı Ne diye köye geldim beni şapşal soytarı Kardeşim ağlıyordu iç çekişini duydum O köyden ayrılmakla kurnaz şeytana uydum Boynumdan çıkarmıştım yavaşça tesbihimi Kulak ardı etmiştim annemin tembihini Hızla yokuş yukarı koştururken son hızla Okuyor okuyordum ayetleri çok fazla Beynimde fırtınaydı gözlerimde sağanak Birtek ay parlıyordu semada revnak revnak Kulaklarım es geçti uğuldayan sesleri Melekler fısıldadı haydi haydi ileri Korkudan heyecandan terlemişti ellerim Kardeşime seslice demiştim ALLAH kerim Babamın yaktığı o gür ateşi görmüştüm Kalbime sevincimin kaymağını sürmüştüm Büyük şaşkınlıktaydı o gün babamla annem Artık cennetimdeydim yok olmuştu cehennem Köylüler belirmişti meşale ellerinde Sanki boğulmuşlardı gözyaşı sellerinde Büyük bir ders vermişti akılsızca kaçamak Tüm ailem yanımda ne güzeldir yaşamak... şehristan |