SON DALI KIRMA GÜLÜMUçup gitmiş kuşları bahçelerin, bağların, Sen çöllerin Leyla’sı, biz Ferhat’ı dağların. Gönlümüzden yarına inci devşireceğiz, Yıllar var açılmayan kapıdan gireceğiz. Ne sevdalar uğruna kıyılmış nice cana, Yalnızca dost çehreler el sunmuşlar canana. Garip kuşlara konuk, son dalı kırma gülüm, Bir görsen, ne haldeydi kovulurken bülbülüm ! Beşikte boğazlanan son kızı anlıyorum, Son kızın gözlerinde her an diriliyorum. Benim yırtıcı çakal ! En büyük katil benim !. Sarayını başına geçirmişim annemin ! Bir vatana düştüm ki, vatanda gurbet dedim; Sular geçti üstümden, bitti kıyamet dedim. Eksenim kuşatılı, zaman yağmurda demli, Güzellerin yanağı, İstanbul kadar nemli. Zaman kaynar su oldu dişinde bir güzelin, Devşirmesine koyuldum saçılan incilerin. Bereket yüklü rüzgar çöllere esiyordu, Elinde an satırı zamanı kesiyordu... Omuzunu döverken saçları sular gibi, Ansızın dondu zaman, bitmez ukular gibi. Koyulduğum sularda sahipsiz mercan buldum, Apaydınlık dört yanım, sanki ben İstanbul’dum. Hangi yıldızdan koptun, nasıl zamandan geldin ? İsa bir tane amma, Meryem kadar güzeldin. Sen Kleopatra’mız, sen Saba Melike’miz, Topuklarından öpsün asırlık kilimimiz. Kordelamız el atsın saksıdan saçınıza, Bizi de ortak edin dünyalık suçunuza. Hangi falcıya koşsak, Gerçek olsa dilekler , Bilmem; günah işler mi kardan beyaz melekler ? Kırk günlük hatır için, sun bize kırık fincan, Böyle günahlar için kaç şair vermezdi can ? Yıkılsın sağır dünya ! Sedana sur olmasın, Davetimiz sulara, okyanuslar çınlasın ! Çınlasın !.. Bu günahı ancak çekermiş sular, Kıskansın sabahına adaklanmış uykular... Hayrettin YAZICI |
mor çiçekli dağlarda geziyorum; al yazmalı güzel kızları mert yürekli delikanlıları görüyorum
öylesine güzel duygular katıyorsunuz sayfanıza uğrayana
dolu dolu çıkıyorum her defasında
seslendirme de şiir kadar en az duygu içermekte
yine eli kolu dolu dolu çıkıyorum sonsuz saygılarımla