ANTALYA ŞİİRLERİ SERİSİ
ANTALYA ŞİİR leri 1(Antalyaya gidiş yolculuğu)
Evet şuan antalyadayım ve ANTALYA için yazmaya çalıştığım ilk şiir. Eskişehirden başlayarak otobüs yolculuğu ve Antalya Nice dağlar aştık uçsuz bucaksız yollar dolaştık yüzlerce insan onlarca şehir gördük bazen durduk bazen yürüdük binlerce güzellikler binbir renkli çiçekler... yalçın kayalıklar gördük Gece oldu heryer karanlık doldu durmadık yılmadık AY ışığında yolculuk ettik yıldızları,ayı seyrettik Torosları aştık artık şehre yaklaştık gecenin içinden binlerce ışıklı ANTALYA yı gördük Sabah oldu üstümüze güneş doğdu kalbimize bir sevinç doldu Bisikletim ve ben şehri gece gördüğümüz yöne döne,döne dağların yamacına çıktık Hava güneşli yeryüzü aydınlık ve yüzüme çarpan serin bir rüzgar Şehir bütünüyle cap canlı karşımda şimdi önümde sonu görülmeyen bir deniz ağaçlar arasında yüzlerce ev dağlar sanki birer dev Görünen manzara eşsiz karşımdaki yeşilliklerden bir deniz böyle biryer az bulunur bu devirde sanki binalardan çok ağaç var bu şehirde ANTALYA yı seyrediyorum gözlerim açık heryer net açık yüzüme değen serin bir rüzgar gözlerime değen koca bir şehir deniz akdeniz suları mavi deniz şimdi Antalyayla gözlerim ve ben bizbizeyiz 09.22.2004 -------------------------------------------------------------------------------- ANTALYA ŞİİR leri 2 (Çitlenbik ağacı) Antalya yollarında bisikletle 4.gün 224 km Almanı,Türkü,İngilizi yetmiş millet bir arada sevgi,kardeşlik,dostluk barış içinde hepsi bir,Antalya da Kale dibinde Karaalioğlu parkındayım çamların arasında denizin bir yanında çitlenbik ağacının yanındayım Bir dilek ağacı bu sevgililerin birbirlerine kavuşmayı diledikleri dallarına birşeyler bağlamışlar önündeki levhanın dediğine göre 70 yıl önce gelmişler bu şehre 70 yıl önce fotoğraf çekinmişler çitlenbik ağacının önünde şimdi yaşarlarmı bilmem ama 70 yıldır aynı güzellikte duruyor deniz ve çitlenbik ağacı taşların içinden türkü sesleri gelmekte insanı maziye götürmekte ve parkın her köşesinde dinlenmekte Deniz kenarından gidiyorum yeşillikler içinde Laraya mavi seyre doya,doya Düden şelallesindeyim suyun engüzel olduğu yerlerden bir yerdeyim Yarab su bukadar güzelmiydi sanki bulutlar yere akıyor bembeyaz rengiyle su denize akıyor... Uçurum dibindeyim hala Düden şelalesindeyim su denize kavuşuyor benimse... gözlerim böyle bir güzellikle buluşuyor Bırakmıyor su sanki beni gözlerim sanki bir hayal aleminde suyun suya kavuşmasının seyrinde binlerce damla bir olmuş büyük bir hızla denize gidiyor... Kelimeler kifayetsiz kalem yetmiyor bu güzelliği görmek gerek bu sesi duymak gerek rüya gibi birşey bu görmeden,duymadan olmuyor mısralar yetersiz kalem anlatmaya yetmiyor 24.09.2004 -------------------------------------------------------------------------------- ANTALYA ŞİİR leri 3 (Turistleri gören çocukların sevinci) Antalya yollarında bisikletle 5.gün 258 km Vakit dün kalem şimdi dünü yazmakta Konyaaltı plajını gören tepeden sahile bakış Bugün hava bulutlu rüzgar daha serin güneş önümde bulutların arasında Deniz sol yanımda dalga,dalga vuruyor sahile insanlar denizde sevinçten çığlıklar atmakta Dağlar sisli esrarengiz bir süre seyrediyorum denizi ve plajı serin esen rüzgarla birlikte Tekrar yola çıkıyorum şehrin derinliklerine Yer Atatürk spor salonu önü ve mutluluk anı Işıklarda durmuş bir öğrenci servisi içinde erkekli,kızlı çocuklar biraz ilerimde turistler var Türk bayrağı motifli tişörtler giymişler arabadaki çocuklar gülüşerek Hello,Hello,Hello diyorlar turistlere turistlerde onları görünce ellerini sallayarak Hello,Hello,Hello dediklerinde çocukların yüzlerindeki sevinci,mutluluğu görmeliydiniz İşte bir merhabaylada olsa iki medeniyet arasındaki giriş kapısını açan söz Hello ve yahut merhaba en doğrusu ve en güzeli ise Selamunaleyküm Bazen birçok şey bir merhabayla başlar bazense bu başlangıç ömür boyu süren mutlulukların kapısını açan anahtardır Evet mutluluğun başlangıcı ve medeniyetler arasındaki diyaloğu başlatan kelime herne dille olursa olsun merhaba Sizede merhaba ve tüm dünya insanlarına MERHABA... 25.09.2004 -------------------------------------------------------------------------------- ANTALYA ŞİİR leri 4 (Şehrin görünmeyen yüzü) Antalya yollarında bisikletle 6.gün 286,5 km Şehrin görünmeyen yüzü sakınola burayı mutluluk diyarı sanmayın açta var açıktada ekmeğini çöp toplayarak kazananda sabahtan akşama kadar havanın sıcaklığıyla beraber,döner satanda Hayat bu acı ama gerçek şehrin bir yanı zengin bir yanı gece konduda fakir bu fakirlik denizden dağlara doğru artmakta Fakir bir lokma ekmek derdinde zenginse daha çok lüks ve yer gezmek derdinde Komşumuz aç iken tok yatmamız bize helal değil verilen bu nimetler yanlız bize değil Şiir bir tercümandır görmemiz gerekenleri anlatan karanlık sayfaları aydınlatan Yer Adrian kale girişi bir ağacın kenarına yapılmış bankta surların taşlarını ve kapı işlemelerini izleyerek arkadaşlarımı bekliyorum okadar çok kişi geçmişki kapıdan yerdeki taşlar bile aşınmış kapının önünde fotoğraf çekinen yerli ve yabancı turistler var Bir anda acı bir firen sesi kaplıyor ortalığı aman ALLAH’ım bir kaza otomobil bir çocuğa çarpmış araba bu şeritte çocuk çarpmanın etkisiyle karşı şeritte etrafta bir koşuşturma bir heyecan bir kalabalık adamın birisi hemen çocuğu kucağına almış hastaneye götürmek için arabaya götürmekte giden bir can kalpte heyecan yarabbi ona acı simitçi anlatıyor çocuğun kolu kırılmış morarmış arabanınsa ön kaputu çarpmanın etkisiyle yamulmuş çocuk götürüldükten sonra biraz sonra geç olmasada ambulans geldi çocuk şuan ne halde nasıl bilmiyorum ama ona ALLAH’tan acil şifalar diliyorum Evet biraz sonra ne olacağımızı bilen varmı? bu soruya verilecek yanıt tabiki hayır ölüm bize bizden yakın Şimdi bu günü yaşayalım ve yaşadıklarımızdan ibret ve ders alalım ve yarın olmayabilircesine yarına hazırlıklı olarak yaşayalım 26.09.2004 -------------------------------------------------------------------------------- ANTALYA ŞİİR leri 5 (Yolculuk Belek’e) Antalya yollarında bisikletle 7.gün 354,5 km Yolculuk var yine uzakça biryere pedal çevire,çevire çıktık yola hedef belekte bir otel yol uzunca 60 km kadar hani kışın domatezimizin biberimizin yetiştirildiği seraların yanından geçiyoruz asfalt düzgün yol güzel buralarda ençok renk yeşil ve yolkenarlarında sazlıklar bunların bazılarının boyları üç,dört metreyi buluyor sanki heryolun yanında akan bir akarsu buna şehrin çoğu yerinde rastlıyorum su bizim sağımızda biz suyun solunda beleke doğru hızla gidiyoruz vakit öğle hava sıcak hava alanının yanındayız hava alanın uçakları gören bir bölümü büyük bir kuş gibi kocaman bir uçak korkunç sesler çıkartarak göğe yükseliyor evet bu muhteşem birşey evet,evet şimdiyse dev gibi bir uçak üzerimizden geçerek bir kuş gibi süzülerek hava alanına inişe geçiyor bu benim bir yolcu uçağını ilk defa yakından görüşüm muhteşem birşey yolculuk devam etmekte tarlaların ve çam ormanlarının yanından olamaz bir pamuk tarlası kadınlar pamuk topluyorlar belkide pamuktan nasırlaşmış elleriyle burası antalya her şehirden bir örnek var bu şehirde yol kenarını seyre ve yola devam kadriye ilçesine girmek üzereyiz yol kenarlarındaki küçük tepecikler deniz çakıllarından oluşmuş halbuki daha denize yirmi kilometre kadar var bu bana nuh tufanını anımsattı hani Nuh aleyhisselam büyük bir gemi yapmıştı ve yeryüzünden erkekli dişili bütün canlılardan birer tane gemisine almıştı ve Nuh aleyhisselama inanmayanlar yeryüzünün sular altında kalmasıyla suda boğularak ölmüşlerdi evet bu çakıllı tepecikler o tufandan kalmamı acaba bu deliller tufanı destekliyor hattaki ben memleketimde kendi evimin hafriyatında karşılaştım bu çakıl taşlarıyla hadi deniz burda yirmi kilometre yakında benim evime en yakın deniz yüzelli ikiyüz kilometre evet işte bir delil bir ihsan daha yolculuk devam ediyor kadriyeye hoş geldiniz tabelasının altından geçerek sol yanımızda turistler için bir alışveriş köyü kurmuşlar acelemiz var gezemiyoruz köyü kavşaktayız karşımız orman çam ağaçlarıyla kaplı okadar sık dikilmişlerki belki çoğunun dipleri güneş görmüyor ilerliyoruz sol tarafımızda yüzlerce villalar sağ yanımızda onlarca dönüm golf sahası her santimi çimle kaplı oldukça lüks bir otel ve son durak son söz yaşayan yaşıyor sen,ben bütün insanları herşeyi yaratan yaşatıyor 27.09.2004 -------------------------------------------------------------------------------- ANTALYA ŞİİR leri 6 (Suyun suya kavuşması.Lara plajı) Antalya yollarında bisikletle 10.gün 474 km SUYUN,SUYA KAVUŞMASI Denize gidiyorum bugün çöldeki bir insanın suya kavuşması gibi denize olan hasretim 10 gündür bu şehirdeyim ama daha tam olarak denize girmiş değilim Antalya yollarında ilk gündü konya altı plajına inmiştim Yıllar sonra işte o gün su,suyla buluştu su suya kavuştu küçük,küçük dalgalar vardı denizde su sanki ocakta ısıtılmış gibi sıcaktı yüzme bilmediğim için sadece denizin kenarında dalgalar arasında yürüdüm Denize ikinci kavuşma Lara plajını arıyordum sanki çöldeki bir aşık gibi demişlerdiki onun için ince kumlu,hani filmlerdeki gibi bir yermiş Ve şimdi onu bulma uğruna 35 km son büyük otele kadar gittim hani o reklamlardaki büyük otelleri de gördüm yol boyunca bana dedikleri ben Larayı sorduğumda onlar ileride,dahada ileride dediler onlarmı yanlış söyledi benmi yanlış gittim gittikçe uzaklaşıyordu sanki Lara benden ve sonunda yol denizden içeriye döndü son birkez yoldan geçen birisine sordum Lara plajı nerede? sen Larayı geçmişsin kardeş Lara geride kaldı benmi Larayı geçtim,Laramı beni geçti o gün Lara plajını bulamadan 90 km yol dolaştıktan sonra eve döndüm Eve dönünce arkadaşlara sordum Lara plajının yerini tam olarak öğrendim ertesigün yol,iz bilir bir şekilde Laraya doğru yola koyuldum evet karşımda lara tabelası insan tabelaya baktığında sahili görmediği için daha ileri,ileri gidiyor ama deniz ileride değil tabeladan geri gelindiğinde imiş artık yol bulundu suyun suya kavuşması yaklaştı önümde aşşağıya inen düzbir yol ama ne oldu yol ikiye ayrıldı tabela yok şimdi sağamı gideceğiz yoksa solamı içimden bir ses sağa dedi sağ yoldan aşşağıya indim ve yeşil bir kapıdan uçsuz bucaksız denize geçtim evet burası Lara günlerdir aradığım plaj burası plajın başlangıcıydı deniz güzeldi her yaratılmış gibi ama sahil kısaydı ileriye doğuya gitmeliydim Laranın devamını görmeliydim sora,sora buldum uzun sahili yüzlerce metre uzunluğunluğundaki evet kum tane,tane ince,ince sahilin sonu görünmüyor hemen ayakkabılarımı çıkartarak sıcak kumlar üzerinde denize ulaştım hani filmlerde görürüzya dalgaların şekillendirdiği tertemiz düzgün bir sahil çocuklar gibi seviniyorum şimdi ve dalgalar ayaklarıma vuruyor ayaklarım kıyıda... küçük dalgalar arasında dolaşıyor birkaçyüzmetre dolaşıyorum dalgalarla karışık sahilde geriye dönüp baktığımda başladığım yerden baya bir uzaklaşmışım evet su,suya kavuştu ve insan suyla buluştu Ve birkaçgün sonra yeniden Laraya geliş bugün kararalıyım denize gireceğim hiç yüzme bilmesemde ve akdenizin sıcak sularına bırakıyorum kendimi denizin içerisinde uçarcasınayım şimdi ve kalbimde bir huzur bir sevinç şimdi 30.09.2004 -------------------------------------------------------------------------------- ANTALYA ŞİİR leri 7 (Antalyada Karaali oğlu Parkında İlhamın gelmesini bekliyorum) Antalya yollarında bisikletle 11.gün 532,5 km Yine Karaalioğlu parkındayım vakit akşam güneş batmak üzere çitlenbik ağacının önünde denizi gören bir bank üzerindeyim yazmak için İlham ın gelmesini bekliyorum Hani derlerya,deniz çarşaf gibi dümdüz küçük,küçük kıpraşıyor dalgalar halinde turistler geçiyor önümden güneşin doğduğu yöne doğru İki bank ötemde iki sevgili ve çitlenbik ağacının yanında bir ikisi daha beş ihtiyar geçiyor karşımdan hepsi yan,yana aynı adımla yüzlerinde yılların çizgileri ve saçlarında aklarıyla Dağlar havadaki nemden esrarengiz bir hal almış büyülü bir güzellikte şimdi güneş dağın son zirvesinden Antlayayı terkediyor kimbilir hangi diyarlara gidiyor gözlerimse bu güzel manzarayı seyrediyor Bir tekne geliyor denizden sahile ahşap gövdesiyle kimbilir kaç kişiyle önümden bir turist kafilesi geçiyor hepsi bir biri ardı gidiyor Güneşin batmasıyla beraber gece ve serinlik çöküyor havaya artık dönüş vakti bir günü daha hayattan maziye uğurlayış vakti görüyorsun ilham,sen gelmedin ama kalemim ve ben yine günü yazdık yine hayattan yazdık bu boş satırlara 02.10.2004 -------------------------------------------------------------------------------- ANTALYA ŞİİR leri 8 (Dört dağcı bir yolcu) Antalya yollarında bisikletle13 gün 604 km Yer yine Antalya vakit öğlen güneş üstümüzde kıpkızgın haliyle hava sıcak yolculuk var yine denizden yükseklere şehirden dağlara Doyran köyüne batıya saklıkent yoluna beş arkadaş dört dağcı bir yolcu bisikletlerle yolcu benim burada her fani gibi yolcu hepimiz yolcu biz dağcı yolcu taşçı yolcu yolcu yolcu hancı ise zaten belli ezelden ebede temelli bir cenaze aracı geçiyor yanımızdan kapısında son görev yazıyor evet son görev cenaze hizmetleri ben fani o fani dünya kimin hani mülk sahibinin mülk yaratanın mülk kainatı ayakta tutanın bir mezarlık sol yanımızda büyük şehir mezarlığı akılda bir düşünce akla ölüm düşünce şuan kimbilir yeryüzünde kaç canlı doğmakta ve kaç canlı ölmekte hızla geçiyoruz mezarlığın yanından ölüm bizi durdurmadan yol üstünde bir köprü bir kuru nehir yatağı içinde iri,iri çakıl taşları ve azbuçuk biraz su suyun aktığı yer pamuk kaleye benziyor doğrusu dört dağcı bir ben yolcu devam ediyoruz bisikletler ile saklı olan saklı kente doğru sağımızda portakal bahçeleri daha yeşiller olmamışlar belli solumuzda bir köpek havlıyor çözseler bizi tutacak belli Doyran küçük bir yer yoldan görünen birkaç ev ve birde cami sağlık ocağıda var hani Doyran çıkışı piknik alanları ve yüzlerce çam ağaçları yakmışlar ateşleri çeviriyorlar belki piliçleri orman girişi sağımızda bir türbeli mezarlık önünde bir çeşme gelde bu sıcakta içme kana kana içiyorum akan sudan gidiyorum kapatmadan banada önceden açık bıraktıklarından arkadaşlar beş dakka mola burası zirve başlangıcı dağın ilk yamacı birkaç metre daha çıkıyorum yukarı bir ting sesi bir tel kopmuş canttan benim için yolun sonu onlar için daha başı gidin diyorum onlara ben dönerim geriye siz gidin ileriye zirve uzak 33 km rampa ben ve bisikletim yanlız kalıyoruz Doyran benti yanında çam ağaçları altında bir tamir bir bakım artık yolculuğa hazırım biraz önce bir yol ayrımı vardı yolun sol yanında ormanın içine giden girdim oradan içeri kattım tozu dumana bir dağ yolu bu yol sol yanımda portakal,nar bahçeleri burası Antalyanın gizli bahçeleri duruyorum yolda aniden bilin bakalım neden? karşımda harnup keçi boynuzu ağacı binbir derde şifa ve hernevi hastalık ilacı görmediğim yerler gördüm bazen sürdüm bazen yürüdüm evet yol sonu karşımda koca bir yamaç ve bent yapımında çalışan işçiler yolun sonu,ileri geçiş yok dönüyorum geriye pedal çevire çevire geldiğim yöne heryer toz toprak ve yerlerde yaprak artık asfalta ulaştım etrafa sessizce baktım ve eve doğru yol aldım Kalem bitti şiir bitmez belki yaşananlara kağıt yetmez bugünlük bukadar ola yarın sabah ola hayrola 04.10.2004 -------------------------------------------------------------------------------- ANTALYA ŞİİR leri 9 (Antalyada yağmur var) Antalya yollarında bisikletle15.gün 665 km Bugün hava yağmurlu kara bulutlu dışarıda yağmurun sesi ve toprak kokusu Her yağmur tanesi bir melek tarfından yeryüzüne bırakılırmış ve her yağmurun düşeceği yer Levhi’mavhuz da yazılıymış Evin önündeki limon ağacı ve yantarafındaki o güzel pembe,beyaz güller suya kavuştu bugün Antalya da yağmur var yeryüzü kirlerinden arınıyor temizleniyor bugün Komşu bahçelerinde zeytin ve nar ağaçları yağmurlarla yıkanıyor çiçekler suya kavuşuyor bugün Horozlar ötüşüyor tavuklar gıdaklıyor gökyüzünden melekler iniyor bugün Horozlar melekleri gördüklerinde öter imiş burada gece gündüz horozlar ötüyor hergün Bugün yağmur geldi Antalya ya radyomda bir şiir okuyan ve yazan aynı şair keşke eskisi gibi olsa herşey diyor ve eski günleri anıp o günleri yad ediyor Geçmiş geri gelmez bilirim ama yazdıklarım gelecek kuşaklara sizin sayenizde ulaşacak bilirim 06.10.2004 -------------------------------------------------------------------------------- ANTALYA ŞİİR leri 10 (41.Antalya film festivali) Antalya yollarında bisikletle16.gün 682,5km 41.ANTALYA FİLM FESTİVALİ 10.Antalya şiirini sizlere yazdıktan biraz sonra Kafeden çıktım dışarıdayım ışıklar caddesine doğru gitmekteyim bugün hava kapalı yağmurdan sonraki hal Caddeler insanlarla turistlerle dolu lisanlar farklı ama bedence ruhça herkez insan ve kardeşçe bir arada yaşıyorlar yine yine hadrian kapısı önünde ağacın etrafına yapılmış bankın üzerine oturmuş çevreyi izliyorum Hadriyan kapısının tam karşısında bir Cami ve caminin kapısında büyükçe bir yazı (DİNDE ZORLAMA YOKTUR) (İBRET OLARAK ÖLÜM YETER) hadisişerif ve altında din görevlileri haftası yazıyor ibret olarak ölüm yeter dünyadaki hayat ölümle biter ve bir ayet daha bunuda ben ekliyorum (HER CANLI ÖLÜMÜ TADACAKTIR) her canlı ölümü tadacaktır Oturduğum yerin sol yanında iki kişinin sohpetine kulak misafiri oluyorum kapının yanındaki çeşmeden su içerken anlatan kişi elli altmış yaşlarında ak saçlı birisi dinleyen ise otuz otuz beş yaşlarında yanyana bir bank üzerinde dini bir sohbet bu yaşlı adam anlatıyor genç ise büyük bir dikkatle dinliyor Yine turistler var hadrian kapısının önünde resim çekiniyorlar birbirleriyle birisi evet birisi bir bayan turist fotoğraf makinesini Camiye doğrulttu ve resmini çekti ve bu resmi yıllarca saklayıp ülkesindeki arkadaşlarına göstereceğini tahmin ediyorum keşke resmi çekmekle yetinmeyip caminin içine girse ve bu zamanda zor bulunur ama yabancı dil bilen bir cami görevlisinden İslamiyeti öğrense ve gerçeklerin farkına varıp müslüman olabilse ve o camide iman etmiş olarak namaz kılabilse Kalkıyorum yerimden dönüyorum geldiğim yöne bisikletim ve ben yürüye yürüye dedimya bugün şehir kalabalık hava kapalı insanlar denize değil bu fırsattan istifade şehri dolaşmaya çıkmışlar çevremde binlerce farklı yüz ve değişik lisan ama hepsi,hepsi insan Batıya doğru gidiyorum Antalyanın en güzel yerlerinden bir yere konya altı plajının üst kısmında bulunan belki elli dönüm arazi üzerine kurulmuş Hasan Subaşı parkına bir küçük kapıdan giriliyor otelin altından olan girişinde o kapı ki girdiğiniz an yeşil her bir yan büyükçe farklı kesilmiş taşlarla döşemişler yerleri ve masmavi denizi gören banklarla donatmışlar herbir yeri bugün hava serin havada nem yok deniz ufka kadar net gözüküyor mavi denizle mavi gök birleşiyor iki gemi var liman tarafında koskoca demir gövdeleriyle deniz dalgasız neredeyse dümdüz plajsa hava nedeniyle bomboş gözlerim yine batı tarafındaki dağlarda dağlar yine esrarengiz yine farklı açıdan değişik güzellikte görünüyorlar bu eşsiz manzarayı seyrettikten sonra ilerliyorum sanki amazon ormanları gibi olan parkın içine insanlar banklarda oturup denizi seyrediyorlar kimisi arkadaşıyla kimisi sevgilisiyle iki küçük köprü var yol üzerinde yan yana küçük bir dere yatağının üzerinde bu dere yatağı falezlerden aşşağıya konya altı plajına çok güzel bir şekilde küçük bir şelale olarak akıyor Bir kaçtane yol var şuan önümde parkın derinliklerine giden hangisine gideceğimi şaşırıyorum ben deniz dibinden giden yolu seçiyorum ve denizi seyrede seyrede parkın içinde ilerliyorum küçük bir gölet yapmışlar parkın içine küçük şelaleriyle ve etrafında sazlıklar ve ağaçlarıyla geçen gün yine buralardaydım dört tekerlekli bisikletler var buralarda bir aile çoluk çocuk bu büyük bisikletlere binip parkın ve küçük gölcüğün üzerindeki köprüden geçip dolaşabiliyorlar Biliyorsunuz 41. Antalya altın portakal film festivali var burada festival bu parkta yapılıyor AKM de Atatürk kültür merkezinde biraz önümde taştan yapılmış üzerinde ve etrafında su akan içi lokanta olarak kullanılan bir piramit ve onun önünde büyük cam piramit Festivalle birlikte el sanatları fuarıda var burada onlarca değişik ülkeden onlarca satış yeri ve stand Antalyalılar ve turistlerin çoğu burada standları parkı festivali geziyorlar AKM ye doğru stanların yanından yukarı çıkıyorum AKM nin önüne gelip bisikleti uygun biryere kilitliyorum kameralar foroğrafçılar bir ünlünün resmini çekiyorlar hayranlarıyla beraber biraz ilerimizden Aykut Oray bizimkiler dizisindeki katil lakaplı sanatçı geçiyor insanları selamlayarak kapıdan içeriye AKM ye giriyorum dedektörlü kapıdan burası film salonlarıyla dolu birinci katın sol tarafında rusyanın değişik yerlerinin resimleri asılı sağ yanında ise en güzel Antalya resimleri var Sergiyi gezdikten sonra üst kata çıkıyorum salonun orta kısmında eski türk sinemasının ünlü kadın oyuncularının resimleri en güzel yüz ifadeleriyle neredeyse gerçek yüz boyutunda Bir müzik var içeride yankılanan insanı mest ediyor kendine çekiyor ve küçük beyaz bir perdede eski türk filmlerinden kısa özetlerle film gösterimleri yapılıyor resimlerin ve film perdesinin karşısında büyük,deriden yapılmış koltukların birisine oturuyorum ve başlıyorum eski film müzikleri eşliğinde siyah beyaz filmleri seyretmeye Müzik öyle güzel uyuyorki filmlerin havasına insanı o günlere götürüyor evet karşımda Cüneyt Arkın ve Türkan Şoray birbirlerine sarıldıkları bir sahne siyah beyaz karelerde Eski bir keman sesi ve dalga dalga film karesi akıl mazide yıllar film şeridinde gözler beyaz perdede karşımda Aliye Rona pala bıyıklarıyla rahmetli Hulisi Kentmen hani o eski filmlerin çekildiği ortasından merdivenlerle üst kata çıkılan salon ve Hülya Koçyiğit bir deniz kıyısında bir de beyaz gelinlikle ve yılların oyuncusu Fatma Girik o güzel yeşil gözleriyle Adile Naşit,Uğur Dündarla olan sahnesinde tülbentli baş örtüsüyle ve başka bir sahne Münir Özkulla tartıştığı hani turşu sattıkları dükkanda evet Cüneyt abi Fatma giriğe sarılmış eski osmanlı üniformasıyla vaybe cüneyt abi gençliğinde çok yakışıklıymış kızların peşlerinden koşar kalplerini çalarmış Kalem sustu şimdi gözler seyrediyor kulak bu müziğin büyüsüne kapılmış eski günleri yadediyor sahne Ayhan Işık ta boğazı gören bir tepede iki sevgili olarak başında kırmızı fesiyle Ve film bitti müzikte görevli geliyor tekrar açıyor filmi ve müziği bir daha dinliyorum ve tekrar seyrediyorum beyaz perdeye yansıtılmış eski türk filmlerini saat epey geç oldu güneş batmaküzere kalkıyorum geniş deri koltuk üzerinden gösterimi iki kez seyrettikten sonra biraz daha etrafı dolaşıyorum Olamaz görevli yeniden açmış salondaki beyaz perdeyi ve müziği bir müddet öylece merdivenlerin başında kalakalıyor ve müziği dinliyorum gözlerim şuan etrafı görmüyor gözlerim duyarak görüyor bıraksalar belki sabaha kadar dinlerim o müziği ama dönüş vakti bir günde böyle sona eriyor Antalya yollarında bakalım yarın ola hayrola 06.10.2004 -------------------------------------------------------------------------------- ANTALYA ŞİİR leri 11(Savaşın vahşeti resim sergisi) Antalya yollarında bisikletle18.gün 705,5km Şehre güneş geldi yeryüzü aydınlık bugün bir yolculuk var yine uzaklara değil şehrin içine bir parka o park ki banklarında oturup seyri sefa yapmak için değil insan oğlunun çektiği ızdırabı acıyı görmek için Parkın adı Aydın Kanza parkı bir resim sergisi var burada 08/10/2004 -15/10/2004 arası yerel bir radyodan öğrendim bu sergiyi,resim sergisini sergi şuan işgal altında olan ıra-ktaki Müslüman kardeşlerimizin resimleri üzerine açılmış Yer çok köşeli ahşap ağaçlar arasında tek katlı bir bina iki,köşeli direkler arasından giriyorum içeriye vahşetin zulmün resimlerini görmeye içerisi ölüm kokuyor sanki ve resimlerde ölümün izleri Yarab bu ne hal bir küçük bebe vucudu çırıl çıplak yanıklar içinde bir diğer resim bir diğer resim daha bir ıraklı sivil arabasının içinde öldürülmüş ölmek yetmiyormuş gibi birde alevler içinde yanıyor Sizlerde televizyonlardan görmüşsünüzdür insanlara cinsel taciz resimleri bunları bir insana bir insan yapamaz bunları yapan insan dışı bir yaratık bir mahlukat olmalı Bir resim daha üzerine karalar giydirilmiş yüzü kapalı bir ıra-klı ellerinden elektirik verilerek işkence ediliyor Ve bir mektup büyükçe bir afişe yazılmış ıra-klı kadın mahkum Nur un mektubu mektup diyorki bizleri ALLAH için öldürün diyerek başlıyor mektup hapishanedeki kadınlara ve erkeklere yapılan işkence yetmiyormuş gibi birde Müslüman din kardeşlerimizin bedenlerini hayvani arzularına araç edip tecavüzlerde bulunmuşlar hapishaneden tüm dünyaya sesleniyor ıra-klı Nur bizleri ALLAH rızası için öldürün bu işkence bu zulüm dayanılmaz boyut hal aldı yaptıkları işkence yetmiyormuş gibi bedenlerimizi de kirlettiler bizleri ALLAH rızası için öldürün Söyleyin hangi din,hangi millet,kabul eder bu zulmü bu insanlık dışı vahşi suçu göz yaşlarımı zor tutuyorum yarab bu ne hal bir insan bir insana bunu yapar mı hiçbir Müslüman türk soyu şimdiye kadarki savaşlarında savaşı kazandıktan sonra o şehrin kadınlarına kızlarına ırzlarına namuslarına insanlarına dokunmamış ve işkence etmemiştir bu görüntüler karşısında insan olduğumuzdan utanmak gerek bu vahşeti yapanlar insan değil başka bir mahlukat olması gerek Vücudum tir tir titriyor şimdi içimde öfke ve üzüntü ve dua etmekten başka bir şey yapamamanın acizliği içeride bir stand kurmuşlar vahşetin fotoğraflarının basılı olduğu posta kartlarının satıldığı bu kartlardan her biri dünya çapında farklı yerlere gidiyor birisi birleşmiş milletlere birisi Avrupa insan hakları mahkemesine Birisi Vahşetin sorumlusu Bu -s a Yan masada Türk telekom görevlileri bu kartları adreslere yollamak için görevlendirilmiş Bir genç geldi masanın yanına ne yapabiliriz ıra-klılar için Müslüman kardeşlerimiz için? Görevli bu kartları yollayarak tepkinizi gösterebilirsiniz dedi sonra bende söze katıldım ve dedim ki gence DUA et duadan başka yapabileceğimiz bir şey yok Ağlıyorum ama içime akıyor göz yaşları içimi yakıyor insanların halleri ben daha resimleri görürken bu halde tir tir titrerken oradaki insanlar ne yapsın? ne yapsın? Bir kalemimiz var savaşa karşı yeryüzünde savaşlar başlatacak ve yeryüzündeki savaşları bitirecek bir güçte bu kalem öyle bir şiir,dua yazmalı ki yeryüzündeki savaşlar bitsin kesilsin Haydi bütün şairler el ele kalem kaleme yeryüzündeki savaşları durduracak bir şiir bir dua yazalım ve bu şiiri duayı bir daha yeryüzünde savaşlar zulümler olmasın diye yeryüzüne dağıtalım haydi insanlar ölmesin yavrular,bebeler yetim kalmasın acı çekmesin her şey insanlık için huzur barış kardeşlik için yeryüzünde kardeşçe insanca yaşamak için haydi el ele kalem kaleme savaşları durduracak şiiri duayı yazalım 10.10.2004 -------------------------------------------------------------------------------- EVE DÖNÜŞ YOLCULUĞu 1 DÖNÜŞ VAKTİ Antalya yollarında 22 gün 900 km sona erdi Not:Benim için önemli olan kafiyeli şiirler yazmak değil Doğru ve hayattan alınmış Gerçek kelimelerle İnsanları bilgilendirmek ve insanların bir 30 yıllarını boşa geçirmeden gerçekleri bulmalarını sağlamaktır Unutmayalım ki bir hayatımız var ve bu hayat son düzlüğünde ve bitiş noktasına hızla yaklaşmakta geri dönülmeyen bir kapıdayız şuan ve sonsuza yolculuğumuz sürmekte haydi günü yaşayın,iyi ve doğru olarak hayatın gerçek gayesini yakalayarak DÖNÜŞ VAKTİ Sabah 8:45 de ulaştım garaja 9:30 a alabildim memlekete bileti biraz sonra yolculuk var yolculuk doğduğum yere memlekete Otobüsteyim son bir kez Antalya nın seyrindeyim hoşça kal Antalya hoşça kal havada birkaç bulut ve Antalya sıcağı şimdi kızgın çöllerden soğuk Memleketime gidiyorum kalemim ve ben Antalya yı terk ediyorum Otobüs hareket ediyor ya ALLAH ya BİSMİLLAH saat:9:30…48 saniye hoşça kal Antalya Döne,döne çıkıyoruz hani o ilk günkü virajları çamların arasından döne,döne yoldaki dönüşlerin en yükseği ilk Antalya şiirini yazdığım yere son bir kez bakıyorum göz ucuyla şehre son Antalya görüntüsünü göre,göre Artık yukarıdayız yeşil bayırların yanından geçiyoruz etrafımızda geniş düz bir ova keçiler var yol kenarlarında kara,kara birisi topallıyor rahatsız sağımda mısır tarlaları yolda,iki şerit arasında palmiye ağaçları ve sağımız solumuz zeytin ağaçları ağaçların bitimleri büyük dev kayalıklar başlıyor bir vadiden geçiyoruz şimdi Afyon tabelası:250 km Evet şimdi torosları çıkıyoruz kayalara açılmış yollar üzerinde kale burçları gibi burçlar gözüküyor çıkacağımız yol kenarlarında otobüs hızla yükseliyor dağların zirvesine doğru Çubuk beli rakım:925 metre 38 dakika oldu yola çıkalı neredeyse 0 metreden çıktık 925 metreye şimdiyse aşşağı doğru iniyoruz sağımızda ormanın altında küçük bir köy Dağbeli köyü yolun sağında ve yol kenarlarında belki 500 tanelik siyah keçi sürüsü ne çok keçi var burada bir sürü daha bir sürü daha e bir tane daha ALLAH’ım, yarabbim yolun sağ tarafı hep siyah keçi sürüsü içlerinde birkaç beyazlarıyla İlerde sağda dağ dibinde bir küçük Cami ve hala yolun sağ tarafında keçiler yol kenarında kadının biri eşeğe odun yüklemiş yalnız eşek önden gidiyor kadınsa eşeğe yetişmeye çalışıyor ve Uğurlu kasabasından çıkıyoruz Karapınar dayız daha girişte 3 kahverengi keçi kavgamı ediyorlar oyanşıyorlarmı belli değil ve yolun sağ tarafında tuğla fabrikaları önlerinde kesilmiş büyük mermer blokları olan mermer fabrikaları Bucaka giriyoruz yolun sağında bir yer Şehir çoğunlukla yolun sağ tarafına kurulmuş dağlara yanaşık 28500 nufuslu küçük bir yer Çaltıkbeli rakım 1225 metre saat:11:15 ve uzunca bir aradan sonra Burdura giriyoruz şehrin içinde dolaşa,dolaşa ilerliyoruz garaja girdik 15 dakika mola yolcu alınacak saat:1:30 Burdur dan çıkıyoruz sağ tarafta bir tabela deprem evleri durağı sol tarafımızda 3 şerefeli minare ufkunda büyükçe bir göl ve karşı kıyıda bir şehir ve Afyon 157 tabelası gölle yol arası yüzlerce kavak ağacı ve ismini bilmediğim ağaç çeşitleri göl kenarı boz beyaz evler ağaçların arasına karışmış yolun sağ tarafın da çamlarla kaplı tepeler sol yanımda gölün suları çekilmiş uzantısı ve Isparta il sınırı Gölbaşına giriyoruz yolun sol yanında birkaç sera ve fabrikalar ve sağında taş ocakları bir küçük otobüs geçiyor yanımızdan bir hacı otobüsü hacıların başlarında ay yıldızlı fesleri var otobüsün önündeyse şanlı Türk bayrağı sol tarafta kaza olmuş otomobil yan yatmış tabela Keçiborlu 4 km Afyon 128 ve Keçi borlu başlıyor yolun sağ kenarı kavak ağaçları ve küçük üçer kat civarı evlerle dolu Keçiborlu çıkış sol yanımızda tiren yolu kenarlarında söğüt ve iğdeye benzer ağaçlar Uzaklarda büyük,taştan üzeri ağaçlarla bezenmiş bir dağ sırası İncesu dayız yolun sağ yanında Almancının yeri gözleme evi önünde içi sanırım samanla doldurulmuş gözleme yapan kadın ve erkek kuklalar Afyon Sandıklıya giriş yolun sağ yanında pancar tarlaları ve sıra,sıra kavak ağaçları dağlarsa dumanlı şehrin içindeyiz karşımızda HOŞ GELDİN YA ŞEHRİ RAMAZAN tabelası kaşılıyor bizi hoş geldin ya şehri RAMAZAN hoş geldin Otobüs ani bir firen yapıyor bir biçer döver sol şeride geçmeye çalışıyor ben hala yazıyorum kalemi bırakmıyorum çünkü ne gelirse ALLAH tan gelir ne giderse ALLAH a gider yinede tedbirli olmak gerek çıkıştayız yol kenarlarında biçilmiş sararmış buğday tarlaları ve içinde siyahlı alacalı inekler Dinlenme tesislerine geldik yarım saat mola hava gittikçe soğudu çeşmedeki su bile soğuk akıyor rüzgar soğuk gökyüzü bulutlardan gözükmüyor halbuki 3 buçuk saat önce Antalya da sularda sıcaktı havada burayı hatırlıyorum Antalya ya giderken durduğumuz tesis eski canlılığı kalmamış gökteki güneş bulutların arasından zar zor gösteriyor kendini Anons yapılıyor Ankara dan gelen Antalya,Alanya yolcularına otobüsünüz kalkmak üzere biz geliyoruz Antalya dan onlarsa daha yolun yarısındalar neyse hayırlı yolculuklar hepsine DEVAM EDİYOR. 13.10.2004 -------------------------------------------------------------------------------- EVE DÖNÜŞ YOLCULUĞu 2 DÖNÜŞ VAKTİ Antalya yollarında 22 gün 900 km sona erdi Hala mola yerindeyiz otobüsteyim Düşünüyorum kendi kendime yolculuk anını yine çam ağaçlarından kavak ve söğüt ağaçlarına döndü yol kenarları ve gittikçe soğuyor yeryüzü memlekete doğru Az kaldı vakit yolun yarısı artık bir rüyadan uyanma vaktidir gerçeklerle yüzleşme vaktidir Antalya hayat yolunda geçici bir duraktı ben ve gözlerim onu geride bıraktı Bir daha Antalya ya gidebilirmiyim bilmem ama derken bizim anons da yapıldı Antalya İstanbul istikametine giden sayın yolcular lütfen otobüsteki yerlerinizi alınız gülümsüyorum çünkü biz zaten yerimizdeyiz hayat yolunda yolcu kompartımanında Tekrar çıkıyoruz yola ekin hisarın yanıymış durduğumuz yer muavin su dağıtıyor yolculara ben iki bardak içiyorum biraz yanığımda Afyon 40 km tabelası sağ yanımızda uzaklarda köyler var ve uzun,uzun kavaklar var dağ diplerinde otobüs yavaşladı pancar taşıyan kamyonlar var önümüzde şimdi meşe ağaçları kaplı tepeler arasından gidiyoruz Ve şimdi inişe geçti otobüs virajlı yollarda düz duvar gibi kayalar var yol kenarlarında hala iniyoruz hala iniyoruz acep bu inişin sonu nereye nereye aşağıda düz bir ova gözüküyor binlerce kavak ağaçlarıyla önümüzde bir pancar kamyonu tıka basa dolu görünen bir şehir ama bura nere yolun sağ yanında bir çoban çeşmesi ve sol yanında yeni yapılmış beyaz bir yol Yol çalışması var burada otobüsleri tahli yola sevk ediyorlar otobüs bir gemi gibi sallanıyor asfalt dökülmemiş bir yoldan geçiyoruz arka koltuktaki yaşlı bir teyze var oğluyla seyahat eden yol kenarlarının beyazlığını görünce yanındaki oğluna alçak bir sesle kar mı yağmış oğlum diyor kar mı yağmış Ziftini dökmemişler yolun beyaza bulanmış yol kenarı ağaçlar burası Afyon tanıdım şimdi üstümüzden kargalar geçiyor ve kara bulut lar hala üzerimizde büyük bir kavşağa geldik burası Cumhuriyet alışveriş merkezi biraz önce tiren yolunun altından geçtik ve şimdi Afyonun esrarengiz kayaları görünmeye başladı yavaş,yavaş giriyoruz şehrin içine mermer taşıyan bir tırı geçtik biraz önce sağımızda Afyon Kocatepe üniversitesi evet burada da kavak ve söğüt ağaçları çokca ve yine sağımızda Afyon belediyesi Koca Tepe mezarlığı İki giriş kapısı var büyükçe,çinilerle süslenmiş ama çıkış,çıkış kapısını göremedim acaba o mezarlığın çıkış kapısını bilen var mı? burası dönülmez yolun girişi ancak mahşer günü bulunur buranın çıkışı Sağımızda Afyon kalesi erişilmesi güç yüksekliğiyle ve üzerinde şanlı Türk bayrağı dalgalanıyor şehrin içindeyiz apartmanların içinden ilerliyoruz şehrin içinde pazar kurmuşlar garajın yan tarafına pazar hayli kalabalık 5 dakika mola eski yolcularla yeni yolcular değiştirilecek otobüs hayat yolunda yenilerini ileriye götürecek türbanlı güzel insanlar geçiyor yanımdan yeni yolcular bindi arabaya evet Afyon kalesi garajdan da görülüyor bayrak hala dalgalanıyor ve rabbimiz yüce ALLAH celle celâluh izin verdiği sürece dalgalanacakta Anam,anam yaşlı bir kadın geldi otobüsün önüne sırtında hayli yüklü çuvalıyla nasıl taşıdın nasıl getirdin o çuvalı Afyondan arabaya binen bir teyze dışarıda kendisini uğurlamaya gelen adama bağırıyor Ahmet eğlenme kuzular ölür hemen eriş… Ahmet eğlenme kuzular ölür hemen eriş iki defa tekrarlıyor şuan otobüste olan teyze dışarıdaki adam duyamıyorum pek ama cebinden bir miktar para çıkartıyor kapıdaki kadına uzatıyor ve yine yolculuk vakti otobüs hareket ediyor DEVAM EDİYOR. 13.10.2004 -------------------------------------------------------------------------------- EVE DÖNÜŞ YOLCULUĞu 3 DÖNÜŞ VAKTİ Antalya yollarında 22 gün 900 km sona erdi Ve yine yolculuk vakti yoldayız Işıklarda bekliyoruz bir müddet ve yine otobüs hareketediyor yeşillendirilmiş kaldırım kenarlarının yanından çıkıyoruz artık şehirden şehre girdiğimiz yönden Bayraklarla süslü yol ortasındaki direkler hayret Antalya ya giderken de bayraklarla süslüydü bu şehir Afyondan binen bir yolcuya sormuştum o zaman bilmiyordu ve diğerleri de bu merakla sürmüştü Antalya ya yolculuğum ve yine gelişte de sürüyor Sağımızda çift şeritli tiren yolu şehrin biraz dışındayız ve yine sağımızda ovada onlarca inekten oluşan iki sürü yine büyük bir kavşaktayız şuan Kütahya 85 tabelası Sağda iki otomobil kaza yapmış birisi çekicinin üzerinde birisi hala yerde insanlar düşmüş olmadık yerde derde büyük elektirik direklerinin altından geçiyoruz sağımız solumuz ekin tarlaları şimdi ikinci un fabrikasının yanından geçiyoruz yolun sağındaki kavak ağaçlarının yaprakları aynı ateşteki kor gibi dalga,dalga sararmış uzaktan bakınca sararmayanlarla birlikte çok güzel farklı bir görüntü oluşturuyor Sağım solum tarla,sürülüp düzlenmiş ALLAH, ALLAH yolun solunda da sarı kırmızı ateş koru renginde kavak ağaçları var acaba bu görüntü bu yöreye mi özelki Kütahya il sınırı 15:06 biraz önce patetez çuvalı yüklü bir kamyonu geçtik traktörler var yol kenarlarında tarlaları düzelten sağımda biçilmiş ekin tarlaları küçük bir yamaca doğru sıra,sıra uzanan farklı güzel bir görünüş oluşturan Etraf kırmızı topraklardan beyaz topraklara dönüştü dağ,taş çam dipleri beyaz toprak hayret,hayret ki ne hayret kara toprak sözü burada ak toprağa dönüştü şimdi bende Aşık Veysel gibi uzun ince bir yoldayım gidiyorum gündüz gece benimde yarim ak da olsa karada olsa geldiğim yer olan topraktır gelişim ALLAH tan ve topraktan ise ve döneceğim yer yine topraktır Bir derenin üzerinden geçtik biraz önce şimdiyse yukarıdan seyrediyorum gerçekten çok güzel bir dere yaratılmış her varlık gibi yanılmıyorsam artık Kütahya ya giriyoruz ilk çini fabrikasına geldik sağda Anadolu güzel sanatlar lisesi dış yüzeyi mavi çinilerle süslenmiş Dumlupınar üniversitesinin önünde ışıklarda duruyoruz iki kapı girişi var yüzeyi mavi çinilerle süslü saat:15:38 sol tarafımda dış yüzeyi tamamen yine mavi çinilerle süslenmiş bir Cami sağımızda gerçek bir uçak parkı ve çinilerle süslü oldukça yüksek bir anıt kenarların da birer düzine kadar mermer işlenmiş küçük direkler Anıtın üzerinde mavi çiniden yazılmış büyükçe bir yazı BAYRAKLARI BAYRAK YAPAN ÜSTÜNDEKİ KANDIR TOPRAK EĞER UĞRUNDA ÖLEN VARSA VATANDIR yazmakta Tren yolu göründü üzerinde vagonlar var ve sağımızda büyük bir yapıt Kütahya kervansarayı Taç mahal e benziyor rengi ve görüntüsü daha öncede görmüştüm burayı içinde büyük bir havuz var ve bir sürü çini dükkanı Kütahya garajı gözüktü iki gözlü mavi çinilerle kaplı kapıdan giriyoruz içeriye 5 dakika mola yine eski yolcularla yeni yolcuları değiştirecekler ve hayat yolunda yenilerini ileriye götürecekler DEVAM EDİYOR. 13.10.2004 -------------------------------------------------------------------------------- EVE DÖNÜŞ YOLCULUĞu 4 DÖNÜŞ VAKTİ Antalya yollarında 22 gün 900 km sona erdi Mola bitti yine yolculuk vakti yön aynı yön doğduğum şehre Yolun sağında sarı renkte uzun borular var sanırım doğalgaz çalışması ve yine Kütahya kervansarayı önünden geçiyoruz iki yol ortasında işçiler çalışıyor çevre düzenlemesi yapan sağımızda iki büyük dev çini tabak çini fabrikası önünde duran yan tarafımızdaki tepeler boz,boz ak renkli toprağından yolun sağında yine yeni bir yol çalışması Yolculuğumuz sağımızda,ağaçların gölgesinde yol alan bir akarsu nun kenarında sürüyor evet Sobran baraj gölünün baş tarafına geldik yalnız göl suyu hayli geri çekilmiş gözüküyor evet,evet büyük gölet kısmına geliyoruz gölün büyüklüğü normal gözüküyor ama yinede su kenarındaki küçük tepeciklerde yer alan eski su seviye izleri hayli yukarıda kalmış gölün üzerinde yüzlerce siyah kuş var otobüs gölden uzaklaşıyor göl şimdi iki küçük tepeciğin arasından gözüküyor bu görünen yerde tarihi eserler varmış önceki Kütahya bisiklet seyahatimde söylemişlerdi Eskişehir il sınırı 16:18 Eskişehir kavşağındayız burası büyük bir kavşak araçlar buradan diğer şehirlere sevkediliyor Dışarıda yağmur var bulutlar dağlara değmiş havanın soğukluğu otobüsün içinden bile belli oluyor Yol kenarlarındaki yemyeşil otlar,meşe ağaçları ıslanmış dışarıda olabilseydik toprak kokusunu duyabilirdik heralde Gökyüzü kapalı yeryüzü hafif karanlık biçilmiş ıslak ekin tarlaları var yol kenarlarında ufak,ufak yağmur çiseliyor sis gibi bir şey hava iyice soğudu Asfalt kenarları yol üstündeki küçük çukurlar saf yağmur sularıyla dolmuş otobüsün ön camında küçük,küçük yağmur izleri oluştu ince yağmur sisinin içinde memleketime doğru hızla yol alıyoruz 16:47 Eskişehir il sınırı biraz sonra şehre inince,saçlarıma yağmur değecek gözlerim memleketimi görecek Evet burası memleketim doğduğum,büyüdüğüm,yaşadığım beklide öleceğim şehir artık tanıdık insanlar görüyorum yol kenarlarında insanlar paltolar giymişler hava oldukça soğuk halbuki ben 7.5 saat önce Antalya da kısa pantolon ve tişörtle dolaşıyordum otobüs durağa yaklaştı son metreler saat:17:09 yolculuk bitti ve son durak memleketime ilk adım Artık bir rüyadan uyanma vaktidir gerçeklerle yüzleşme vaktidir burası memleketim doğduğum,büyüdüğüm,yaşadığım beklide öleceğim şehir BİTTİ. 13.10.2004 MÜSLÜMAN Yazar, Aydın, Düşünür HASAN BEYAN © |