Şin (Sesler ve Yüzler)
Gündüzdü ve kapalıydı perdelerim
Açtım. İnsanlar vardı sokakta Sesleri vardı Sonra… İşleri vardı onların, sorumlulukları Çiftler vardı; seven birbirini ya da sevmeyen Ama yan yanalardı. Yok yok henüz gündüz değildi, Dün gülümsemişti sadece. Pencereyi açtım Gökyüzüne baktım Güneş yoktu daha ve ay üzgündü, Ki bilirsin ay’ın haliyle hal’lenişimi. Çiçeklerimi gördüm sonra, Solmuşlardı. Kızgınlardı sanki bana Bir şeyler söylüyorlardı Üst üste söylüyorlardı bir şeyler Zihnimi susturamamıştım daha; İçimin sesini bastıramamıştım ki… Koştular mı imdadıma, Boğazladılar mı anlayamadan… Konuşmaya başladılar tek tek ve sonra hep bir ağızdan Bağırmaya. Kulaklarımı tıkadım, duymamaya çalıştım İmkânsızdı duymamak Bağırıyorlardı; "Sorumsuz!" Bağırıyorlardı "korkak!" Bağırıyorlardı "eğer çekemezsen gülün nazını…." Hep bir ağızdan bağırıyorlardı Duymak istemiyordum ve ama… ’Yeter’ demeye gücüm yoktu Çevirdim başımı İnsanlar bana bakıyorlardı Konuşmuyorlardı insanlar Ama bağırıyorlardı Elimi kulağıma götürmek istedim, Ağzıma götürmüşüm. Çığlık çığlığaydılar; "Yalan-cı!" "Düzen-baz" Hepsi birden bağırıyorlardı "Susun!" dedim Ama zaten sus’tular Güldüler. Başımı gökyüzüne çevirdim Ay anne’ydi belki kulak verirdi Belki dinlerdi Burun büktü o da Hiçbir şey söylemedi Gözlerimi kıstım Şin’i yüzüme düştü Alnıma yazılar yazmaya başladı Korktum "Korkak" dedi "Annen!, Korkuyorsun ondan" "Sana seni gösterenden, kendinden…" Bağırdım Avaz avaz bağırdım "yeter kes" "Bağır" dedi "Bağır Hep yaptığın gibi Bağır" Haydi sen de çocuk… Bağırma Ağla! Azé Ayşe GÖKKAYA |
tebrikler