KELİMELERLE DANS...
Kaç şahıs tanımak lazım amalı cümlelerin tanımına?
İki özneli yüz olarak çıkılır mı Mahşukunun karşısına? Kelimeler dudaklarında intihar etseymiş keşke, Belki; belkilerin koymazdı keşkelerime… İftihar etmek isterdim her zaman yeminlerine, Fesatlıktı belli ki yüzünden sızan her refleks. Aynı ana nasılda sığdırırdın özneliğin yüklemsizliğini, Ben derdin, O kadar heyecana kapılırdım ki; Dur ve sus derdin, Tekrar başlardın özneliğin yüklemsizliğine, Ben ve sen… derdin. Gerilerden gelirdi zalim üç noktalar, Belki de romanımızın ilk satırlarıydı o üç noktalar… Şaşırmakta hiçte haksız değildim, İki özneyi de yetim bırakırdın, Oysa çığlık atardı alfabedeki o üç harf! Biz!... Hiç aklına geldik mi biz? Dudaklarına değmemiş olan iz, Yükleme gereksiz olan biz… Öyle bir cümle kullanılmalı ki, İntihar ettirmeli seni sessiz sessiz. Bizi öldüren dudaklarındaki tiz, Boyun eğmeli ben karşısında… Bizi yok eden; sen, Bize güç veren; ben, Üçümüzü de susturan, Dudaklarındaki kin… Öyle bir şiir yazılmalı ki yüklemsizliğine, Yok olmalısın alfabeden, Sen, ikinci tekil olan sen! Hiç mi hayal kurmadın bizlen, Sen, yüklemleri alt üst eden sen! Kalmayı red edip gitmeye gönül veren sen! Unutma öldün ve bittin de birer yüklem… Şimdi pişmanlığıyla meşhur olan sen, Sakın! Bir zamanlar alt ettiğin yüklemlere sığınma! Dönmek isteme, Pişman olmak da isteme, En iyisi bir sus ol ve gündüz vakti as kendini, Dudaklarından eksik olmayan belkilere… [Mehmet Yusuf SEZEN] |