Nasıl sual edip, hicranıyla bedelleşmeliyim!Suskun olmayı hal edinen bir seferdeyim Ne dertliyim ve ne de bir kederin demiyle eğleşmekteyim, ey hak demeliyim Nefesin bir gayesi olmalı hesap etmeliyim, an ve zamanı şehretmeye erişmeliyim Her kazanın ahıyla feryat etmeden, sabrı ve kanaati ruhumla terennüm etmeliyim Ne sazendeyim, ne derviş olmayı beceririm Her nasılsa bir ahenksizlik içindeyim, talim ve terbiyeye elhak ihtiyaçlıyım Neden bu kadar huysuz ve arsızım, edebi kalbimde hissetmeye pek çok muhtacım Peki, niçin hadiseler karşısında kayıtsızım, hiç umursamayan, sarsılmayan acıyım Her nedense dağlara, nehirlere imreniyorum Gitmiş oldukları sılaya bakıyorum, hiçbir kaygı ve nedameti bulamıyorum Asırlara sâri suskunluklarına şaşıyorum, ne kadar sabır, kanaat varmış anlıyorum Neden melallerine vakıf olamıyorum demek ki gönül kapım kapalı aşkı anıyorum Suya hasret kalan kimdir, hangi nefestir Kulağıma gelen ahenksiz sesler kimindir, o sessiz çığlıklar hangi vadidedir Dertlenmeyi bilmeyen bir kalp yoksa sadece yürek midir, ruhun yetisi idrak midir Düşündükçe sancılarım artıyor, ne hal kalıyor ve ne de takatten bir haber, vaktidir Resim karelerini sessizce nazar ediyordum Karışık görüyordum, net bir şekilde fark edemiyordum, demek ki diyordum Göçüp giden zamana, bir ömrü hoyratça yaşadığım hevesin ahına ne söylüyordum Kendi kendimi suçluyordum, güya akıl ve fikir sahibi olduğumu ifade ediyordum Neden hiç düş görmüyordum, ölüyor muydum Bu kadar bahanesiz bir uykunun serkeşliğinden niçin hiç kurtulmuyordum Bir bakıma ölüyordum, hesabı ruhunda hissetmeyen nefsi arsızlık sergiliyordum Peki, kalbim için niçin gaye gütmüyordum, aşkın firkatini halde hissetmiyordum Mustafa CİLASUN |