Eşikteki Adam
Eşikteki adam bir çocuk gibi,
Çökmüş iki dizi üstüne gece. Saçı sakalında korkuluk gibi, Tutmuş kapıları öyle bilgece. Yüzünde zamandan hatıra izler, Dilinde bir şeker, zehir tadında. Meczup sözlerinde bir şeyi gizler, Sanki gizli kalmış bir sır adında. Gözleri, aklının gördüğü yerde, Aklı, anlaşılmaz güzele mahkum. Anlatamaz, hani o güzel nerde, Diye sorsa biri, yalnız bir yudum. Ve açılır ağır ağır bir kapı, Göz alan bir ışık düşer eşiğe. Genişler, daracık aklının çapı, Ayrılık vakti der, zandan beşiğe. İşte aradığım bin yıllık iksir, Şuur, şuur diye yandığım gâye. Esrara çağrıdır sırdan bir şiir, Bu henüz eşikte verilen pâye. Sonrasında ne harf ne de kelime, Tek noktayı izah edemez bir an. Kitaplar, kağıtlar hep lime lime, Ve akıl ve zanla beraber zaman. Ankara, Nisan 2011 |
Yüreğinize sağlık.