O da biliyor...
gelgitlerin arasındayım yine
hicran yaslandı yüreğime gidenler gelenler bitmiyor içimden bir tek O kalıyor geriye… gittiğim her yerde benimle gelen yoruldukça beni destekleyen sıkıntımı benden önce hisseden dili lal olup susan yine O... hayatın üstüne acımasızca yürürken ümit kapılarını aşındırıp severken acıdığımı da biliyor… / gamlı anlarımızda yağmur olup akıyor içimiz dışımız sarıp sarmalayanımız olmadığını O da biliyor / yıllardır bitmeyen türkünün toprak renginde kaybolsun istiyor karanlık... aceleci ve derin mi olsun aşk? olmuyor diye içinde mi yaşasın fırtınalar ? adalet ve şüphe isyanı gıdıklıyor… tükendim mi diye yokluyor kendini içi acıyorken sızısını dinlemekle yetiniyor gerçekte beklediği sevgi bir çocuk gibi masum olmalıydı ya olmuyor ve gelmiyor... acınası hallere son ümit bakışları yeri geldi mi kinle dolu akışları oluyor benim gibi / derken susuyoruz beklemekle bitmeye geldim dese keşke ve kalabilsek öyle masum, öyle çocukça... / gel gör ki gidiyoruz işte son anlara tercüman olan bir tek kelimeyi söylerken… ve bir elveda çalıyor yürek kapısını derin ve tüketen ağrıya eklenen ağrı… canlı cenazemize ne bir dua ne de bir ağıt var şimdi… ’öldürme ne olur!’ dediğimiz duyulmadı ki söyleyemedik kırılmasın diye içimizdeki… |
Neydi bu böyle ufff !
Hayırlı kandiller.