)(-)(-)(-BUĞULU CAMLARA YAZDIM ADINI-)(((-121-)(-)(-)(
………………………………………………………………………………………………………………………………………
Fayda Ne Maşrıktan doğunce ol şems-i enver Vilayet mağripte ele fayda ne Bülbülki kafeste feryat eylese Bağ içinde gonca güle fayda ne Hakkı talep kılan bulur hidayet Ona burhan olur gonca-ı hikmet Açılır haznesi ilm-i hakikat Yoldan taşra kalan kula fayda ne Kelamım söylerim ehl-i irfana Sığınmışım her dem gani süphana Firaki gark olup dalsa ummana Dalgası olmayan göle fayda ne ……………………………. AŞIK FİRAKİ ……………………………… 1854-1939. Şavşat’ın Karavat (şimdiki adı Saylıca) köyünde doğdu. Asıl adı Abdullah’tır. Ahaldaba’da (şimdiki adı Tepeköy) medrese eğitimi gördü. İlk gençliğinde Didar adlı bir çayırda uyurken gördüğü rüyadan sonra şiir yazmaya başladı. Didar çayırından dolayı da Didari mahlasını kullandı. Yörede Cennetoğlu Abdi ya da Abdullah Hoca olarak da bilinir. Artvinli halk şairlerine ilişkin yapılan araştırmalarda doğum yeri (yerleri) ve tarihleri hakkında farklı veriler aktarılmaktadır. Ancak bugüne dek yapılan araştırmaların bir toparlaması ve en ayrıntılısı olan Seyfettin Ermişoğlu’nun bu konudaki çalışması daha somut bilgiler sunmaktadır. Buna göre, şimdiye kadarki araştırmaların tümünde Şavşatlı 2 ayrı aşık olarak aktarılan Didari ve Firaki, aslında bu mahlasları kullanmış aynı kişidir. Bunlardan Firaki olarak aktarılan aşığın yaşamına ilişkin bilgiler gerçeğe daha yakın görünmektedir. Firaki, 1. Dünya Savaşı (1914-1918) sırasında Alaca’nın Beşiktepe köyüne göçtü. Uzun yıllar orada yaşadıktan sonra 1927 yılında ziyaret için Şavşat’a gitti. Aralarında Sümmani (1860-1915), Şenlik (1850-1913) gibi dönemin bilinen aşıkları da olmak üzere birçok aşıkla deyişmelerde bulundu. Aşık Firaki Alaca’ya döndükten sonra yaklaşık 12 yıl daha yaşadığı Beşiktepe’de öldü ve orada toprağa verildi. KAYNAK:© BeKa Sitesi …………………………………………………………………………………………………………………………………….. )(-)(-)(-BUĞULU CAMLARA YAZDIM ADINI-)(((-121-)(-)(-)( Doksan dokuz adın zikr etmez ise Başka isimlerden dile fayda ne İbretle bakıp ta fikr etmez ise Olup bitenlerden kula fayda ne Yararlanmak gerek ışıktan nurdan Nasip almak lazım tipiden kardan Yüksek tepelere yağan yağmurdan Bir ot bitmiyorsa çöle fayda ne Böyle uğrun uğrun yanarken sine Kızmaya ne gerek her geçen güne Gelip sularına dalmazsa suna Suna’ya sevdalı göle fayda ne O Mevlâ’m kimseyi etmesin nadan Olsun kullardan memnun ve şadan Hâk huzurda kabul olmaz duadan Havaya kalkan şu el’e fayda ne Bir nizam üzredir her şey acunda Değilim saltanat taht-ı tacında Tomurcuk olup da gelip ucunda Çiçek açmıyorsa dala fayda ne Her bir dalından da bülbül uçsa da Bülbüller şakıyıp bade içse de Öbek öbek, çeşit çeşit açsa da Koku saçmıyorsa güle fayda ne Lüzumsuz her şeye aşk ile bakar Bu aşk ki yüreği gör nasıl yakar Derler ki tarikler Mevlâ’ya çıkar Hâkka çıkmıyorsa yola fayda ne Sadık Dağdeviren Aşık Lüzumsuz NADAN: 1. Bilgisiz, cahil. 2. Nobran, kaba, kötü ŞADAN: Sevinçli, keyifli, hoşnut |
tebriklerim yüreğe