ON BİR MART' LAR ÜSTÜNE
Genç adam işten döndü.
Ceketini fırlatıp, bir kanepeye, uzandı. Yorgundu. Gün, onu yormuştu. Bu gündüzleri sevmiyordu. Duvardaki takvim çok uğraştı, baktıramadı kendine. On bir Mart’ ı görmedi genç adam. Önünden geçti... Duşa giderken, lavabodaki aynadan, biri seslendi. Tanıdık biriydi. "Unuttun mu?" dedi. "Bugün On bir Mart!"... ama duymadı genç adam. Yemekten sonraydı. Televizyon vaktiydi. Değişik frekanslarda, değişik yaşamlar sergileniyordu yine. "Dur!" dedi bir yarışma sunucusu. "Sakın kanalı değiştirme! Bugün Mart’ın On biri!.." Çok geçti. Değiştirmişti. Eline gazeteyi aldı genç adam. İlk sayfaya göz attı sadece. Arka sayfada, büyük puntolarla günün öneminden bahsediyordu. Farketmedi... Vakit ilerlemişti. Caddeler boşalmış, şehir korkutucu bir ıssızlığa bürünmüştü. Çatıda bir baykuş, üç kere öttü: "On bir Mart, On bir Mart, On bir Mart"... Yatmak üzereydi genç adam. Telefon çaldı. Ses, yabancıydı. Ses, "bir dost" olduğunu söylüyordu. "Bilmen gereken bir şey var" diyordu. "Bugün Mart’ın On biri!" ... Ertesi gün, evinde ölü bulundu genç adam. Başucundaki notta şunlar yazılıydı: "Bugün Mart’ın On biri! Bugün, bir ayrılığın yıldönümü..." 11-12.03.1999 00.59 |