İstanbul!..
İstanbul...
Kanatlan, kanatlan ki görsün seni dünya… Denize yakın dur, yakın dur ki titrek bir bedenin olsun! Titretsin seni her gece sessizce kıyıya vuran... Sessizce al martılardan selamını, Selamını kesme Sultanahmet’e varanda! Boy boy dalgalar oluştur, balıkların kokusuna karışan Eminönü’ne!.. Kanatlarını açık tut sana inatla, senden kaçana! Kız kulesine mektup, mavi denizde bir şarap ol! Ey İstanbul yar mısın, yaren mi? Çıplak bir tenin olsun, sürme çekmiş bir gelin gibi, Ezan sesiyle uyanan gözlerin, Gözlerinle alıp götürdüğün bir yerin!.. Adını bilsinler artık, hangi sokak sen, Hangi cadde sessizliğinle!.. Mor giyinsin Taksim’den geçenlerin, Namuslu bir gülün rengine bürünsün ay karanlığın!.. Bir günlüğün, lal bir gecen olsun… Gör beni, onu, onları, Gör ki toprak kokulu, kapkara gözlerin olsun... Zozanlara bir göç seferiyle ıslık çalsın denizde yüzdüklerin! Bembeyaz ellerinde çatlakların, Tırnak uçlarına değen sızın, İncili kadifene saçılsın saçların... Kanatlan hadi bir adında Aşk olsun!.. |