İki Perdelik Oyun
Birinci Perde
Biri kız biri oğlan iki perdelik oyun, Oyun kahramanları biri kurt biri koyun. Kurt şehirde yaşarmış hali vakti yerinde, Koyun uçsuz bucaksız bozkırların birinde. Koyun garip zavallı eline el değmemiş, Kurt uyanık, akıllı boyunu hiç eğmemiş. Kurdun planı hazır, koyun girmiş koluna, Düşmüşler sonu belli bir sevdanın yoluna. Kurt aylarca sabırla koyununu beslemiş, Yalancıktan koyunu göğsüne de yaslamış. Koyunu bazen yeşil meralarda otlatmış, Bazen de yüksek yüksek engellerden atlatmış. Koyunun başı dönmüş kurdun cazibesinden, Zannetmiş kendisini periler ülkesinden. Aylar ayları kovmuş yıllar kalmış geride, Kurt yürümüş inine koyun kalmış beride. Kurdun bir işareti koyunu çekmiş ine, Bir el ense yaparak koyunu yıkmış yere. İkinci Perde Koyun demiş “herhalde kurt bana kur yapacak, Benim kara gözümden eğilip de öpecek” Kurt yatırmış koyunun boğazına sarılmış, Koyun pek mahzun olmuş, sevdiğine darılmış. Kurdun dalgınlığından yararlanıp bir ara, Seğirtmiş meleyerek engebeli kırlara. Can havliyle koşarken kendi kendine şaşmış, Bir saatlik menzili üç beş dakkada aşmış. Kurt koyunun ardından gâh koşmuş gâh yürümüş, Kurdun sinsi beynini bir gaile bürümüş. Emin elleri bulup varıp sığınmış koyun, Kanlar içinde kalmış hem kulağı hem boyun. Kurt gelip pencereden serenata başlamış, “Kandırırım koyunu belki” diye düşlemiş. Koyunun en sonunda gelmiş aklı başına, Demiş “benden yar olmaz bekleme hiç boşuna” Koyun demiş “ köyümün sularından içerim Bu şehirden ne gündüz ne de gece geçerim” Kıssadan hisse bu ya; koyunsan kurdun çoktur, Akılsız başın varsa, çekecek derdin çoktur. |