Prangası İnsanın
Ekseni kaymış bir duygunun
Sarsıntılarını yaşıyor “insan” Bir sevdiği yokken hele bir de sevilmiyorsa, Ne Güneş’in sistemi Ne Ay’ın met-cezirleri Etkili olmuyor; Hayat dönmüyor Bir yükselip azalmıyor Yengeç ya da oğlak dönenceleri değişiyor ve kavramlar Ve uçuşuyor her şey Güneş artık dik açıyla vurmuyor, Umut vermiyor; Ufuklar… Kara görürlünce filikalar indirilmiyor. Dünya’nın uzak ucu kayboluyor, Sanki Dünya’dan uzakta bir dünyanın eşiğinde buluyor kendini… Tanrının verdiği huzuru arıyor; Günahın ellerinde “Güzel olan her şeye ‘günah’ demek” günah deyip; Verse kendini hazza, Güzelliği kalmıyor Belki de güzelliği ulaşılamaz oluşunda. Gözlerini kapadığında kaybolmuyor hiçbir şey Sokaklarda çamur, Paçasına battığı “insan balçığı” Ayıp buluyor bir başkasının gölgesi düştüğü zaman elbisesine, Cehennemden kaçar gibi kaçıyor insanlardan “Ben de kaç kere kaçtım!” Vurulur bazen kendi sözü ile Büyük konuşmak en büyük gaf olur bunun için bazen Hangi rolü alsa kanlı bir el değmişçesine rahatsız hissediyor; Kendini, Çabuk çabuk konuşuyor, çabuk çabuk susuşu Sanki ölümü çağırmak ister gibi Ey ruh! Girdiysen sen bu bedene eğer etkisiyse bu çıkmak için yaptığın “beden hücresinde” Söyleyeyim, Ben “akli melekelerimi” kaybettim Bedeni “ifşalarımı” doldurdum “Aşk” bir “saik” olmaktan çıktı Yanıltamıyor beni artık Bir” Van Gogh” tablosu gibi çirkini güzel göstermiyor. Sanatı unutuyor insan, savaş terminolojisiyle anlatmaya çalıştığından beri “yüce”yi Kelime kalmıyor, Ağız kupkuru Ey ruh! Eğer bu senin işinse çıkmak için beden denen hücreden Bir başkasını alet etme! İzin ver kısa bir süre ben seni azat ederim, Ama önce sen beni azat eyle. |