MEKTEP DUVARLARIBir gündü, mevsim sıcak, beden baştanbaşa ter Mektebin çakıl yolu bu işkenceden beter Ömrümün büyük kısmı dediğim ortaokul Bitmişti en sonunda gel de liseye sokul Biraz da heyecanlı vardım mektep yoluna Rabbim sabırlar vere sabır gayret oluna Meraklı bakışlarla yollar tükeniyordu Ayaklarım gitmekten sanki çekiniyordu Nasıl geçmişse vakit bir an mektep göründü Gibi, kordan bir demir yüreğime süründü Haydi, “Bismillah” girdim sağ ayakla kapıdan Bina “L” harfi çizmiş iki büyük yapıdan Bir ağacın dibinde çöküverdim seyrettim Milletin bu halini an geçtikçe hayrettim Gözleri fıldır fıldır dönüyordu herkesin Dedim kendi kendime: “Bunlar delirmiş, kesin” Çünkü bu heyecanın bende zerresi yoktu Gözümde istek gölü istek deresi yoktu Birden anons verildi girdik hemen sıraya Klasik müdür tipi konuştu doya doya Anladık, asıl mektep hayatı başlamıştı Başımdaki belalar kendini eşlemişti Lise birinci sınıf… İlk dönemin ilk günü Böylelikle bitmişti kederin ilk düğünü Bende bu şikâyetin elbet sebebi vardır Şimdilik hikayemiz sesimiz bu kadardır * * * Koskoca sekiz sene keyfe hüküm sürmüştük Çocukluk sarayında çoğumuz tahttan düştük Mavi önlük, kurdela, sonra takım elbise Babamıza masraftık bize dolardı kese Fakat her gün neşeyle oynamakla geçerdi Kimi dizine ağlar kiminin yoktu derdi Yürürken düşlüyorum çatlak kalbimi yarıp Hatıralar göründü gökyüzümde kararıp Geçmiş bir film şeridi gibi geçti aklımdan En yakıcı korları bulup seçti aklımdan Dedim kendi kendime, sıyrılıp hayallerden Azıcık zahmet edip bir çubuk aldım yerden: “Bir zamanlar mektebin gözde öğrencisiydim Hem de katıksız, halis, özde öğrencisiydim.” “Nedir bu sönüklüğüm, derse tutuşmuyorum” Cevap kaynaklarımdan alamadan tek yorum Gönlümün kuytusundan garip bir dörtlük çıktı İlk mısrası serince son mısrası yanıktı: “Senin derdin başka, ey arsız Şair Dolmayan bir boşluk meçhule dair Bir sevda kokusu, hasret vesair… Tarumar olacak ömrün tarumar” Heyhat! Bu ses de neydi nerden geldiği muhal Ölümden korkmayana endişe verir bu hal Böyle haykırışların madem yok tercümanı Şimdi burda bıraktım başımdaki gümanı Damağıma sızarken meraklar yudum yudum Yalancı bir suskunluk diyarında kayboldum Mekteple ev arası günler böyle geçerken Zaman mevte doğru hep yeni senet biçerken Günde bilmem kaç yolun tozunu yutuyorduk Renksiz avuntularla öfke uyutuyorduk Pervasız kemirdikçe beynimi düşünceler Daha iki haftada neler öğrendim neler Meğer tüm cefamız bir kısır döngüye emsal Bu sicimden ister kop ya da istersen kısal Yiten ömüre rağmen “ah” bile demiyorduk Hâlbuki sonbaharda soğuğa inat korduk Üst üste birikirdi dağ kadar şikâyetler “Kuvvet Allah’tan” deyip paklanırdı niyetler * * * Bir gün mektep yolunu sürerken ayaklarım Dilimde şen bir ıslık: “Şaban pabucu yarım” Her nedense bilemem o gün keyfim çakırdı Arada arkadaşla ediyorduk lakırdı: “Gözüm” dedim “Sebepsiz bir neşe var içimde Kendimi gamsız gördüm ak olsa da saçımda” Sandım havanın güzel olduğuna yordu o Yüzüme dikkatlice bakıp sonra durdu o Akıl hudutlarımı aşan bir yorum geldi Belki zan diyarından yalnızca bir meseldi Dedi: “Ta gözlerinin bebeğinde yangın var” Anlamların önünden çekilmiş perde, duvar” Yoldaşımın ağzından aynen bunlar çıkmıştı Anlaşılan önümüz yine sonbahar, kıştı Yatak değiştirmişti artık konuşma nehri Cümleler dile değil kalbe akıttı zehri Başımız önümüzde bitirdik kalan yolu Gözaltından merakla taradım sağı solu Bir an çarpıldım sanki durakladım yerimde Dumanlar yükselmişti yüreğimde serimde |