GİT/ME
cevapsız sorular
doldurmuş göz pınarlarını, sıkı sıkı ellerimden tutuyorsun... ağladıkça soruyorsun.... soluyorum... vakit kalmadı artık sevgili düştün üstüme siyah bir örtü gibi konuşmuyorum... gitme seni çok seviyorum... umutsuzluğa titriyor dudakların sıcaklığı yakıyor elerime yayılan kanlarının ucuz cinayetlerinden biriyim telsiz anonslarının... tüm köşe başlarını tutmuşlar kaçamadım kaçamak sevişmelerimize yetim bakışlarımda parmak izlerini bulmuşlar alnıma ’görülmüştür’ damgası vurur gibi sensizliğe teşebbüsten; göz altına alıyorlar .. aczimi ilan ediyorum duy ne olur haykırıyorum… gitme seni deliler gibi çok seviyorum... sevdan gözlerimden akan ırmak… ellerinde gözyaşlarım… tutuşturdum bedenini, ellerinden… yanıyorsun sevgili… bu sana ’uğurlar olsun’ kadim zamanlardan kalma ayrılık ritieli olsun.... gitme bugün çocuk bayramı olsun. şimdi akıllarda kalacak olan gecenin koynuna uçan çığlık çığlığa alev… ateşböcekleri gibi ışığına dönüyorum…. çok zor biliyorum henüz daha yaşamadan bir aşkı silip atmak hatıralardan ağır beyin sarsıntıları geçiriyorum... döndükçe seni sevdiğimi hatırlıyorum gitme seni çok seviyorum ceplerimde bahanelerim var benim...ikna tesirli bak elektriklerde yok trafikte yoğundur bu ayrılık vakti seni içimde hala öldüremediğimden muhtemel hesap kesirli... aşka münhasır suçmuş bu, bir zimmet çıkarmışlar ki, derin derin gözlerine bakmak lazım gelir belki bu akşam acele etme istersen sabaha gidersin kimse görmeden alazım hayata aykırı yorumum belki sabah hiç olmaz ... gitme seni seviyorum... lodos dokunsa yanaklarına saçlarında martılar uçuşur gözlerin ufuklarda dolanır dudaklarında bir tebessüm dona kalır dalıyorsun... dalıp gitme ne olur zaten gidiyorsun... |
dalıp gitme ne olur
zaten gidiyorsun... bari bitme.
bazen gitmeler bişey ifade etmez
giden yeter ki bitmesin ...