[ kalin ] ÇANAKKALE’DEN LAPSEKİLİ AHMET’E, HARPUT'TAN MEHMET'E MEHMET'LERE
Önce bir mermi patladı sağ tarafımdan,
Fark ettim, bir anda girip çıktı sol şakağımdan... Sardı gözlerimi bir an kıpkızıl bir karanlık, Yükseldi çavuşumdan, vurulduk diyen o son çığlık, Sanırım, çavuşumla aynı mermiyle vurulmuştuk, Zaten köyden çıkarken de, el ele tutuşmuştuk... Yine el ele geçtik ışıklı yoldan, son menzilimize, Birlikte kucaklaştık, özlenen o eşsiz efendimizle... Ne de çabuk başlayıp bitmişti, o uzun seferimiz, Geçti Sırattan yıldırım hızında, binlerce neferimiz... Sustu bir anda top sesleri, söndü denizi yakan ateşler, Bir anda sunuldu Rabbine, iki yüz elli üç bin nefer, Her nefer için ayrı yapıldı, tarifi imkansız törenler, Taşıdı sancağı önde, alemlere rehber olan peygamber... Aradı gözlerim; babamı, anamı, bizlerle övünsünler diye, Beklerim, her an, bu Cennet kapısında görünsünler diye... Hâlâ ayaklarımın bir adım ötesinden Çanakkale görünüyor, Tabyadan bir adım sonrasında, vaat edilen Cennet görünüyor... Nasıl kesildi birden, o binlerce çığlık ve avaze sesler, Tutuldu sanki, bu ulvi haz rüyasında, bütün nefesler... Boğaz’da, ateş kusan gemiler, nasıl buharlaştı birden, Nasıl çekildi birden, binlerce Mehmet siperlerinden... Hani az önce, denizler kabarıp üstümüze dökülüyordu, Çocukken seyrettiğim yıldızlar, yerinden sökülüyordu... Bu gün 18 Mart 2005, dediler doksan yıl geçmiş aradan, Hayret, hâlâ bir kan sızmada bizi şehit eden yaralardan... Gördüm, bir mermer taşı oyup adımı üstüne yazmışlar, İşte bu Lapsekili, Hasan oğlu Ahmet diye tanıtmışlar... Biz hiç ölmedik ki, neden insanlar burada ağlıyorlar... Biz herkesi görüyoruz, onlar galiba bizi görmüyorlar, Bütün Anadolu çocuklarıyla beraber buradayız biz, Gerçekten göremiyor mu, o nur damlayan gözleriniz... Bakın, bu Harputlu Mehmet, eşine mektup yazıyor, Bu Lapsekili Ahmet, bıkıp usanmadan siper kazıyor... Diyorlar ki, Mehmet’in mektubu eşine hâlâ ulaşmamış Bakın, Koca Lapsekili de, nöbetini hâlâ bırakmamış... İşte bu Kınalı Mehmet, gelirken anası kına yakmış başına, Demiş ki koçumsun sen, vatanımın 18 Mart bayramına... Anlamıyorum, peki siz neden ağlıyorsunuz hâlâ... Zekeriyya BİCAN |
Diyorlar ki, Mehmet’in mektubu eşine hâlâ ulaşmamış
Bakın, Koca Lapsekili de, nöbetini hâlâ bırakmamış...
İşte bu Kınalı Mehmet, gelirken anası kına yakmış başına,
Demiş ki koçumsun sen, vatanımın 18 Mart bayramına...
Anlamıyorum, peki siz neden ağlıyorsunuz hâlâ...
...
içli ve derin bir şiirdi ...