ARZ-U HAL NİYETİNE- I - sen gittin adın kaldı hasret kokan buram buram o sımsıcak yâdın kaldı tükenirim yokluğunda bir hiç uğruna talihin cilvesi beni uzaklara saldı sancılanır oram buram söyle bana esmer bacı bunu mu anlattı sana içtiğim kahvenin kara telvesi tımarsız mı kalsın böyle sızlayan yaram - II - sen gittin rüzgârım dindi bulut ağdı gözlerime tonlarcasına boğazımda düğümlendi feryadım yumruk yumruk bu savruk bu kavruk en kuytu köşeme saklanıp sindi kemirmekte nice zaman öyle gaddar öyle yaman bir kör bıçakla yontarcasına - III - sen gittin kalmadı suların serinliği parlaklığı güneşin kayboldu düşlerde bile yeşilin tazeliği sıcaklığı ateşin çözüldü belki çamların bilgeliği ama kim kim açıklayacak bana şimdi basitteki derinliği - IV - sen gittin soldu denizlerin mavisi uçtu çiçeklerdeki efsunlu ıtır germişken gücün yettiğince çelik yaylar gibi o iki hoyrat kavisi vur beni acımadan gittiğince sapla da şu sîneme kanıma batır - V - sen gittin yıkıldı dağların gururu bulutlar ağlamaklı perişan evimin tadı kaçtı dağıldı süruru şimdi nerden bulmalı bilmem ki yitip giden o kuş kanatlı huzuru - VI - sen gittin uçtu ekmeğin de bereketi enikonu oturup büyüttüğüm kahır hafakanlar içinde istisnasız her gece uykular haram hele bir de sabır tükenince edep mi kalır son damlasıyla göz yaşımın pes etti dilimin nezaketi sözüm var anlatacak bekliyorum elbet gelecek biliyorum benim de sıram - VII - sen gittin elde var umut hâlâ içimde bir ses cılız da olsa diyor yenilgiyi unut kahretsin bakiyedeki her şey gibi o da yarım üşüyor ellerim yokluğunda şimdi kayboluyor boşlukta bir garip yalnızlıkla söylediğim türkü çağırsam gelmez gönüllü forsa bu müebbet esaretten artık ne umuyorsa bendeki sen sendeki benden fazladır geri dönmedi peşin sıra giden yarım biriken dağlarca hüzünden gayrı söyle nedir ki kârım bir tek yüreğin harcı değil ıstırabım zordayım inan ki çok ama çok dardayım - VIII - sen gittin yüzümde hâlâ saçlarının gölgesi karartır ufukları göğsümden rüzgâra kattığım zehir bir yanar bir söner gözlerin ve bir harâmi baskınıdır gelir deli taylar gibi camda yağmurun sesi - IX - sen gittin dolmuyor boşluğun bir monologtur mırıldanışım zehir-zemberek yeter uzadığı ayrılıkların önümde kıvrılan yollar engerek ayıkması zor bu tuhaf sarhoşluğun bir sade kahvenle bitmesi gerek - X - sen gittin solgun çiçekleriyle bitti bahar da yaz da şimdi geri dönüyor kırlangıçlar artık bu soğuk güzün son demleriyle ve gazel gazel kasvet sızan sarı gerçekleriyle yakındır başlar kuru ayaz da fakat her şeye rağmen tükenmemişse yürekte azim gözde fer dizde tâkat imkânsız değil bir muştuyla gelen sıcak başlangıçlar - XI - sen gittin her bir güzellik kâbusa döndü paslı hançer hıncıyla güneyin otobüsü rüyamızı böldü menevişli gözlerimde ışığım söndü uzadıkça bunaltan uzayan bunalttıkça zakkumlar diker gönül bahçeme zamanın bu kısır döngüsü şöyle bir bakınca oysa durup geriye bırakıp beni gidişin sanki daha dündü eskimedi son kazağım çünkü hiç giymedim hani şu saç örgüsü |