ANATOMİK PARK
Yaşım küçüktü,
Babamın elini tuttum. Anatomik Park’a gelince, Çocukluğumu unuttum. Bindik sanal bir kanoya, Girdik koskoca bir ağızdan. Uzun bir dil gördüm, Geliyordu boğazdan. Sıralıydı otuziki dişler, Yemek borusu, sürekli işler, Sızıyor, karbondioksit soluk borusundan, Kuruyor, troitte ki kirişler. Babam, başladı anlatmaya, ’Oğlum, bak bu iskelet kemiği, Çatı derler buna, İnsanın sağlam direği’. İşte bu da kalbimiz, Dört odacıklıdır, kendisi, Kanı devir daim yapar, Hiç bitmez motorun benzini. Ciğerler filtredir, Pis havayı süzerler, İstenmeyen virüsler, Biraz bizi üzerler. Dolaştık, damarlarda, Tıpkı rafting misali, Kılcal kıllara, süründük, Vurdu başımıza, süpürge gibi, Taşlı arazi gibi, Beynimizin lopları, Bir o kadar da yumuşak, Tane tane topları. Çıktık, Anatomik Park’tan, İnceledim, insan derisini, Fazla ayrıntıya girmiyorum, Anlarsınız gerisini. ’Son bir soru, babacığım, Bu makineyi kim tasarladı? Gereksiz bir şey yok Anatomik Park’ta, Bu hesaplamayı, dizaynı kim hazırladı? Şimdi beni iyi dinle, ey oğul, Yaşın küçük, şimdi bulamazsın cevabını, Biraz zaman lazım, büyü hele, Yetişkin olunca, anlatırlar devamını. |
DİLERİZ
TÜM
GENÇLİĞE BİR DERS OLUR
TEWBRİKLERİMLE