Bulduğum yerde
Yine günlerden Pazar,
Hava buz gibi, Biraz aşığım biraz da deli. Sahilde yürüyorum ellerim ceplerimde, Sana ilk rastladığım yerdeyim şimdi. Bir kaç ay önceydi rastladım ona Elinde simit konuşuyordu martılarla. Usulca sokulup selam verdim, Oturup konuştuk oradan buradan, Bir kır kahvesinde çay içtik Bunlar tavşan kanı diyordu garson, Göz göze gelip gülüştük. O konuşuyor ben dinliyordum, Aslında dinlemiyor onu izliyordum. İçimi heyecan sardı, bardak avuçlarımı yakmış, Ama gözlerim hep ondaydı. Çok değil birkaç ay önceydi, Onu bulduğum yerdeyim… ‘o’ yok. Kim bilir hangi sahilde? Elinde ki simitle martıların peşinde. Çok özledim seni çok. Belki bir kez daha rastlarım umuduyla Her pazar gelirim bu sahil yoluna. Oturup çay içer simit atarım martılara sonra, Bir parça susam kapma kavgasını izlerim, Çocukça gülümserim onlara. Hava yine ayaz, Parmaklarımın arasına gizlenmiş sıcaklığınla, Bakınırım etrafıma. Dalgalar hafifçe kıyıya vurur Vapur sesleri karışır hayallerim arasına Ben kayboluyorum sende Peki şimdi nerdesin nerelerde? Gün batmak üzere, Bu pazar da bekleyişlerimin sonu geldi Yine görünmedin ufukta… Artık gitme vaktidir Hoşça kalın martılar, Hoşça kal sevgilim Hoşça kal, Belki görürüm seni bir dahaki Pazar… Gamze YAĞMUR. |
sen sıcacık evimin temel taşıydın,
sen yüreğimin saklı köşesinde
solmayan bir güldün..
sabahın kızıl rengini aldığı bir saatti
ne kadar kolay verdiler senin acı haberini
oysa ben her şeyden habersiz,
günlüğümü çiziyordum,
nerden bilebilirdim yaşamın içinden seni alıp götürdüklerini.
şu an nasırlı parmaklarımın arasındaki kalemde
buruk çalıyor,
benim bu halime.
biliyordum artık sen olmayacaktın
yaşam sensiz devam edecekti
acaba onsuz gidebilecek miydi?
çünkü o benim babamdı
canından düşen bir parçaydım
hayat karşısında bana hep güç veren,
közlenen sıcaklığı bitmeyen bir güneşti.
birlikte yaşadığımız o tatlı anlar
şimdi yüreğimin en güzel köşesinde saklı ve
bir o kadar da buruk..
bir hatıra defterine benzer yüreğim
şu hicranlı günlerde.
kıran kırana kavgalarımız,
sabahı bulan tartışmalarımız,
sonra şefkatle bana sarılışını hatırlıyorum
güzel babam..
hatırlarsın baba,
maksın das kapitalini eve getirmiştim
ben okumadan sobaya atıp
yanan bir alevin içinde tutuşturduğunu,
sonra yanıma gelip gıcık olsun diye sırıttığını
anımsıyorum güzel babam..
ne kadar da mutlu olmuştun,
keşke hiç bitmeseydi bu sahne
ve sen gitmeseydin..
şimdi sensiz yettim ve öksüz kaldım...çünkü;
yarınlar hep senin anılarınla dolup taştı.
yürüdüğüm bulvarlar,caddeler
uzak kaldığın dağ köyleri,
bu şehirin dışındaki bütün anadolu,
seni karış karış içime resmetti..
baba şu resmin içinden bir ses ver kırık yüreğime
yada şu karşıdaki bulvardan,
yada bilmediğim herhangi bir sahilden..
ne olursun baba konuş artık.
bizim burdaki dağ köylerini de özledin sen şimdi
hani sen gittikten sonra bütün dağlar yas tutu.
hele keklik vurduğun dağlar.
senin özleminle yanıp tutşuyor babam
o günden sonra hiç bir avcı keklik vuramadı nedense...
gel artık baba
duy beni artık
yoksa ben gelecem
senin yanına...
bir baba özlemiyle yanıp tutuşan yüreğim ve bu yüreğe sahip bütün insanları seviyorum...
sevgili şairim senin için çok özel bir paragraf ayrıp bu şiiri armağan ediyorum...
yüreği güzel şairim..şiirlerin beni çok mutlu ediyor....bu güzel heyacanı bana yaşattığın için sana sonsuz teşekkürlerimi gönderiyorum..
kadim bir şehirden saygılar ve sevgiler.
..inşallah seni hep böyle başarılı görürüm. sevgi ile kal...