Var olmayan düşle savaşta ki Ülke...
Demek böyle ölünürmüş...
hiç bir patika beni anlamadı ne de olsa kimseye varmayan yollarımdan dönmüştüm asırlık aklı karışık haritaların hatırası kadar coğrafyasına mahçup evine dönmek isteyen yaya yalnızlığımın tuhaf bekaretine ilkel bir rastlantı dedilerse de dokunmak yerine kibirle mesafedir aşk derdi kimse anlamasa da zaman Ten sağdık değildi bir kere öğretilmişti şehvetçe ve uğruna bir kaç saniye icat edildi sıradan olduğunun yüzüne vurulmasından Ar damarı çatlağı şüphesiyle iklim sorumsuz bir beklentiydi bahar ilk olsada mağluptum son olsa da aşık iki merhale de salıncaktı ömrüm de tik takları zayıf kalbimin zamanlamasını kollardı duvarda ki güneş masada ki ay bilekte ki nabız kim bilecek ki bir tek sen görününce karışacaktık birbirimize yelkovan dağarcık zaman el ayak ve mum ve pervane koyverdiler uçurtmamı tövbe tekme ....at içimden çıkart beni bir tiske gerek bir şevkat tokatı uyur gezer ve sağ sağlim patikama döneceğim yolculuk için. ben arkada unutulanıyım tanrının ezbere bilirim bu yolları bilirim ne kalın bir soğuk daracık kalbe ne ince tülbent başıma yanan taş yağan yağmur eski bir hatırlatma gibidir her şey eski bir şeytan çıkarma lezzeti vazgeçişlerim sayesinde unutkanlığım unutturulduğum kaç belleğe yeni hikaye yazılımıyım. uzaktanda olsa kan ve gülümserim. başka bir bilmeceden yenildim varsayısına eşitim hep ayrıntıda hep görülmeyenin eliyle durup dururken o kusur mağrifet o bellek sınır çiziniz üstesinden gelinmiş ufukları ne kadarcık dağarcığımızla yok ’u bulmak o kadarla ölmeli azla azılı ve azıcık çoğaldıkça kirlenilen çocuk. karışık vazgeçmeyen masallı ve uykulu derdimiz...derdim artık bu serin hayatta kalmak değil sıradan işe sıradan eve balkonlar ve gazeteler uçsuz bir dedikodu ve kulak ver yaşamaya içimizi yazdılar içinden geçenleri küçük prensesin hata koynumda çizikleri gelip geçecek nefes alınca her şey düzeliyor... ahmakça ama gerçek her masallar bu yüzden itirafıdır kahramanın yinelemek başka bir tekrarıyım dün gecelerin sallantıda bir geleceğin dar ağacında ki şevkatinin altında ki tenekeye nedense durup durduğu yerde tekme atılacak sebebim çok hakketmediğimden değil zahmet etmeyin düştüm...düşengeçlik yakışır bana hep... istenilirsem veba ve salgın. demem o ki diyor şair gözyaşlarının bir gücü vardı eskiden unutturuldum sanmayla hüznüme ben başka bir kendimden herkez kadar çıkarlı deliliğe paha biçilemezlikle olağan şüpheli mayası atışmış bir kendiyle kendisinin son katılımı bu çağa acısı ve laneti rahim düşünden ayıklanan ama yarın başkasıyım kendimden uyanarak afedilmem her şeyimle düşüm arası yolculuk uyanarak düzüşürüm yeniden gülüşürüm nedense bu aralar ölümsüzüm sayesizlikten diyerek sanırım unutuklarımdan haberli çok birikmiş masal kitabıyla uyumaktan kızgın düşüm kaç kahraman kaç ölümlü kaç öpücük gerekecek finalinde ki kaç düşünensin tacizsiz nezaketli mutsuz sonu kaç durağan dondurulmuş pamuk prenses öpücüğünü çözecek gücü vardır ölümlü olanın bilemediğimden sen ve ben başka biriyiz çoktandır hani çöl duasız geçilmezdi ya kapa gün ışığını ne gerek var hüznüm... |
Var olmayan düs/le savasta ki var olan...
Hangi dizeye girsen yara
hangi satira baksan yarimlarimiz
hangi bölümü okusan yarimligimiz ve siiri okusan icimizde ki aynamiz..
hal-i ahvalimize ayna olan sair var ol hep
Kalemine bin bereket.
saygimla