ELDE VAR SEVDÂI gökteki yıldızlar kadar hatta yaşanmamış kadar uzak zamanlarda insandı ademoğlu her yanıyla konuk etmeden göğsünde meleği şarjı tükenmezdi yüreğinin evler henüz seyirlik yapılmamışken sapık abonelere donatılıp uydu bağlantılı kameralarla teknolojik bir intikamın kucağında kâbuslar görülmemişken sanal aşk ortamlarında havalandırıp ipek tülleri ay ışığı altında nazik bir makas alıp gül pembesi yanaktan zülüf çözer koku getirirdi bâd-ı sabâ can satılır can alınırdı muhteremdi sırdı ser verilir edilmezdi ifşâ aşk sînede kalırdı bedel isterdi sevdâ ve bir yürek ancak yürekle alınırdı insan bir kere mecnûn olunca leylâ hep kapsama alanında kalırdı leylâ görünürdü gözüne her nereye baksa leylâ cama çıktı sanırdı biri dağda ateş yaksa leylâ niyetine dinlerdi kim neyi anlatsa işte bu yüzden sırf bu yüzden işte hiç üzülmedi mecnûn internet yoksunluğuna II sustuğunda rüzgâr bitince fitili güneşin gelmemişse ahde rağmen yâr yüzlü mehtâb bir hüzün çöreklenirdi âteşîn gözlerinden kızıl inciler saçardı mecnûn kırgın yorgun ve bîtâb kendi tenhasına kaçardı / aşığın dert ortağı dağlar mıydı bir görse şu halini mâşuk da ağlar mıydı aşk ateşi onun da gönlünü dağlar mıydı / III leylâ ak saçlı yeşil fistanlı mor dağlarda bir ürkek ceylan mecnûn habersiz av olduğundan bir tutsak avcı aşk ikisi arasında köprü gemi azıda bir küheylan hasret nehir gibi vadilerce akan mümbit ovalarda yeşeren acı / onu yardan ayıran bu kalleş yollar mıydı sahiplenip sevdasını cânân ağyârdan kollar mıydı kanatlanıp uçsun diye bir haber yollar mıydı / vuslat ne zaman kaçmaz olursa av kurulu tuzağından avcı da vazgeçerse yakalanmış avından açılır perde ufku daraltan aşığı usandıran zaman kalkar ardan ve mekân olurlayınca araya perde koyan avı da avcıyı da zamana bağlayan mekânla kayıtlayan biri iki yapıp ikiyi bir yazan IV milyarlar arsından seçip ayıran kader cımbızı bir ümit kırıntısı yansır aynama titretir inletir yüreğimdeki gamlı sazı leylâ leylâ kaldıkça adresi kayıp diyarlar ikliminde çırpınıp çırpınıp kendi ikileminde mecnûn dahi leylâ olmadıkça aşılmadıkça aradaki ben dağı terk etmez kays’ı bağrındaki derin sızı V yalandır her ne var alemde hepten yalandır neresinden baksan elde var sevdâ dünya döner durur dünya seçilir dost ayrılır yabancı döner dünya gün gelir ne han kalır ne hancı durur dünya ancak vuslatla diner yürekte sancı |